Çok da eskilerden olmayan eski tarihlerde, ilkokul ve ortaokul sıralarında, zorunlu “güzel yazı” derslerimiz olurdu. Bu dersler için güzel yazı defterlerimizin yanı sıra mutlaka dolmakalem ve hokkamızı da yanımızda bulundurmak zorundaydık. O derslerde çeşitli yazı alıştırmaları yaptırırdı öğretmelerimiz. O zaman bugünkü gibi bu tür derslere; “Zaman kaybı, bununla uğraşacağına çocuğum test çözsün…” gibisinden itirazda bulunmayı akıllarına bile getirmezdi ebeveynlerimiz.
Sonrasında dönem sonlarındaki “dönem ödevi” denilen ödevlerimizi dolmakalem ile çizgisiz dosya kâğıtlarına özenle yazıp öğretmenlerimize teslim ederdik.
Mürekkep ve kalem tutkusu böyle başladı çoğumuz için. Kalem bir öğrencinin olmazsa olmazıydı. Şimdilerde teknoloji gelişti elbet. Kalemin yerini klavye veya akıllı telefonlarımız aldı. Ama kalem pek çok alanda tahtını korumaya devam ediyor. Tıpkı e-kitapların kitapların yerini alamadığı gibi.
Bazılarımız bu tutkuya çok aşinadır. Kalem seven birini gördüğü zaman eski bir dostu yeniden görmüş gibi onunla uzun uzun kalem sohbetlerine girebilir veya sırf kalem almak için kırtasiye kırtasiye dolaşır.
Kalemin her türlüsü önemlidir bir kalemsever için. Kurşunkalem, mekanik-kurşunkalem, tükenmez kalem, jel kalemler, roller kalemler ve tabi ki kalemlerin şahı olan dolmakalemler. Ve kalemin tamamlayıcıları olan kâğıtlar, mürekkepler, silgiler, kalem açacakları, kalem çantaları…Hepsi kalem tutkusunun birer parçasıdır.
Nedir kalemi tutkunları için bu kadar özel kılan? Bu soruya pek çok yazar ve sanatçının cevabı birbirine yakındır. Kalem hislerin somut hâle yani yazıya aktarılışının en önemli vasıtasıdır. Aynı şeyi klavye de yapabilir elbet, hatta hızlı yazmak açısından avantajlıdır da. Ama şairler ve yazarlar, duygularını kaleminin ucuyla ancak bir süzgeçten geçirir gibi kâğıda aktarabildiklerini söylerler. Önemli ve anlık notlar, fikirler hep kalem- kâğıt ikilisi kullanılarak yazıya aktarılır. Klavye ise sonraki aşama olan temize çekme içindir onlar için.
Aslında kalemin sanatla bağıntısı çok yakındır. Tıpkı dijital bir baskıdan çıkarılan bir tablo ile ressamın kendi fırçasında çıkan resmin arasındaki dağlar kadar farkta olduğu gibi. Bu fark duygunun esere yansımasıdır.
Pek çok yazar geçmişte olduğu gibi günümüzde de kalemden asla vazgeçememektedir. Üstat Yaşar Kemal’in romanlarını yazarken kurşunkalem ve dolmakalemden vazgeçmediği ve çalışma masasında sürekli olarak onlarca kalem bulundurduğu bilinmektedir. Orhan Pamuk’ un yine tercihini dolmakalemden yana kullandığı ve hatta biten kartuşlarını atmayıp biriktirdiği bilinmektedir. Yine Yazar ve aynı zamanda bir İstanbul beyefendisi olan Mario Levi romanlarını yazarken dolma kalemle birlikte, sadece yeşil mürekkep kullandığını belirtmektedir. Bu ve bunun gibi pek çok örnek sayılabilir edebiyat ustaları arasında.
Türkiye’de yaşayan en büyük kalem koleksiyoncusu olarak bilinen Usta Yazar ve Gazeteci Doğan Hızlan da kalemin tahtını hâlâ koruduğuna inanlardan. Örneğin; kalem konusundaki bilgisi tartışmasız çok fazla olan Hızlan, dolmakalem hakkında, şu naif ve incelikli tespitini dile getirir: ”Dolmakalem size özeldir. Başkasına ödünç verilmez. Çünkü o diğer kalemler gibi değildir. Esnek ucu sizin tutuşunuza ve yazınızın eğimine göre şekil alır. Başkasına verilen dolmakalem size yabancılaşır adeta…”
Kalem hâlâ bir saygınlık göstergesi olarak görülmeye devam etmektedir. Günümüzde bütün etkili bürokratlar, siyasetçiler, iş adamları değerli kalemleri ile anlaşmalara imzasını atmaktadır.
Sadece onlar mı, günlük hayatta da karşı tarafa bizim hakkımızda mesaj verir kalemler. Örneğin bir iş toplantısında giyimi, aksesuarları, çantası, ayakkabısı ve saatine dikkat eden bir kişinin not almak için çıkardığı defterinin ve kaleminin basit, özensiz, günlük kullanım için olanlardan olduğunu gördüğümüzde, ona olan bakış açımız birden değişiverir.
“İyi yazabilmek iyi düşünebilmektir.” der Pascal. Kalem düşünceleri düzene sokarak, kelimeleri anlamlı cümlelere sokabilen en büyük araç. Bu açıdan gelişen teknolojiye inat, önemini korumaya devam edecek gibi görünüyor.
Sağlığınız ve huzurunuz daim olsun…