Pandemiden bu yana bitmek tükenmek bilmeyen bir kriz hali var ülkemizde…
Vatandaşa pandemi döneminde zorluk yaşanmasın diye sağlanan ekonomik kolaylıklar, pandemi dönemi sonrasında acı acı çıkmaya başladı.
Sadece bu değildi elbette. Pandeminin ardından ülkemizin başı selamete bir türlü eremedi. Sel felaketleri, yangınlar ve en önemlisi de depremler… Depremin ülkemiz ekonomisine maliyeti çok yüksekti. Ancak yapılabilecek bir şey de yoktu. Sonuçta doğal afetlerdi bunlar.
Doğal olmayan durumlar da gelişmedi diyemeyiz. Ülkemizi hem maddi hem de manevi anlamda bir hayli yoran depremlerin hemen ardından seçimler süreci başladı. Önce Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimi, ardından ise 31 Mart tarihinde gerçekleştirilen mahalli idareler seçimleri ile ekonominin toparlanmaya yüz tutmuş olan dengesi yeniden altüst oluverdi.
Ülkemizde ‘seçim ekonomisi’ denilen bir gerçeklik var. Yokluk içinde varlık döneminin adına seçim ekonomisi deniyor. Yani olmayan veya varsa da kıt olan kaynakların har vurulup harman savrulduğu bir dönem. Bugünün meselesi değil bu. Böyle olagelmiş.
Savurganlığın alıp başını gittiği bir dönemin sonunda ülkenin yeniden selamete nasıl ereceği düşünülürken kamuda tasarruflu olmak gerektiği fikri ile hepimiz heyecanlandık. Dedik ki devlet kurumlarının hepsinde ciddi bir tasarruf olacak. Kamunun yani devleti var eden milletin parası çarçur edilmeyecek. Sıkı bir tasarruf genelgesi ile ülke olabilecek en kısa zamanda yeniden selamete erecek.
TASARRUF İÇİN KAMU DA
TOGG KULLANMALI
Tedbirleri kapsamlı bir şekilde incelediğimizde ortaya konulan 8 ana başlığın tasarruf adına başarılı olabileceğini düşünüyoruz. 3 yıl boyunca bu tedbirler geçerli olacakmış. Umarız devlet kurumları bu tedbirlere harfiyen uyar. Hatta umarız daha sıkı tedbirler de arkasından gelir. Mesela gereksiz korumalar, birbiri ardına sıralanan lüks araçlar, kamu için kiralanmış olan binalar, kamunun tasarruf edeceği en önemli alanlar.
Yerli ve milli arabamız olan TOGG hem konforlu, hem güvenli. Kamuda şayet birilerine araba tahsis etmek icap ediyorsa, makam arabası yerli, milli ve tasarruflu olan TOGG olmalıdır. Kamuda kullanılan araçlarda Alman ekolünden vazgeçmezsek yıldızların üzerinden inmezsek gerçek manada tasarruf etmiş olmayacağız. Milletin de açık söylemek gerekirse gözüne bunlar batıyor. Yoksa kapalı kapıların ardında kamu binalarının içinde ne olup bittiğini, nereye ne harcama yapıldığını, kim nereden bilecek?
Neticede bu tedbirlerle birlikte yaklaşık 100 milyarlık bir tasarruf sağlanabileceği öngörülüyor. Bugün alınan tedbirlerin genişletilmesi halinde tasarrufun getirisi daha büyük ölçeklere çıkacaktır. Esasen şu da bir gerçek, madem bu tasarruf yapılabiliyordu, madem tasarruflu bir şekilde kamu hizmetleri aksamadan yürütülebiliyordu, bugüne kadar neden savurganlık yapıldı?
KREDİ KARTI KULLANMAYAN TASARRUF EDER
Aslında devletin aldığı tasarruf tedbirlerinin benzerini biz de kendi dünyamıza uyarlayarak gerçekleştirebilir ve bireysel tasarruf sağlayabiliriz. Şöyle ki, bugün hemen hepimizin cebinde en az bir tane kredi kartı bulunuyor. Kredi kartı demek, limitimiz kadar potansiyel borcu cebimizde taşıyor olmamız demek.
Nakit parayı neredeyse hiç kullanmaz olduk. Paralarımız eskisi gibi yıpranmıyor. Çoğu zaman parayı hiç görmüyoruz bile. Birçok çalışan, maaşları hesaplarına yattığında parayı hiç görmeden kredi kartına aktarıyor. Sonrasında yine kredi kartını kullanıyor. Hatta ‘Kredi kartımın maaşı yatmış’ esprileri yapılıyor.
Yapılan bir araştırmaya göre, kredi kartı kullanmayıp nakit para kullanıldığında istenildiği kadar savurgan olunsun, yine de en az yüzde 10’luk bir tasarruf sağlanıyormuş. Paranın yüzünün sıcak olduğu deyimi de bunu doğruluyor. Cebimizdeki parayı harcarken elimiz titrer de kredi kartı ile alışveriş yaptığımız zaman limitleri, sınırları zorlarız. ‘Para var mı ki harcayalım’ derseniz, siz de haklısınız. Ben yine de naçizane kredi kartı kullanmamayı, kullanılacaksa da ayağı yorgandan çıkarmamayı, kredi kartının limitinin de belli bir seviyenin üstüne çıkarılmamasını tavsiye etmiş olayım. Devir tasarruf devri…