Siyaset sahnesi eskiden de olduğu gibi alışkanlıklarını, KAN AKITMA eğilimini yine gösterdi.
CHP lideri yine kandan bahsetmeye başladı. Her ne kadar liderin dedikleri hem kendi yandaşları ve hem de muhalifleri tarafından fazlaca tasvip görmese de yine de bu sözleri alkışlayanlar yok değil.
İnsan buna üzülüyor. Muhalefet olsun-iktidar olsun, sivil toplum olsun-devlet kurumları olsun, şahıs olsun-gruplar olsun; yani her kim, her kurum, her siyaset, her ticaretçi olsun, kimsenin başka birilerinin hassasiyetini kabartacak, kaşıyacak ya da deşecek sözler sarfetmeye hakkı yoktur.
Hatırlanırsa Rahmetli Erbakan Hoca’nın 1994 mahalli seçimleri sonrasında Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlıklarını Refah Partisi’nin kazanmasının ardından bazı azgınların “Kanımız pahasına yönetimi size vermeyeceğiz” demeleri üzerine “Millet karar verdi, adil düzene geçilecek, bu geçişin ‘kanlı mı, kansız mı olacağı’ tartışılıyor, onlar karar verecek” açıklamasını hatırlayın.
Neler olmadı, yazılmadı, küfürler edilmedi, sabıka dosyaları hazırlanmadı; daha ileriki dönemlerde Cumhuriyet mitinglerinde “ordu göreve” çığırtkanlıkları yapılmadı. Muhalefet liderini yadırganmamalı hatta kınanmamalı bile. Bu onun suçu değil, bir misyonun sözcüsü O.
Bir şeye üzülüyorum. Siyasete hep kanlı veya kansız müdahaleleri savunanlar nasıl oluyor da Cumhuriyet, demokrasi, özgürlük kavramlarını kullanarak buna karşı çıkanları yani ey sahte Cumhuriyetçiler, demokratlar, özgürlükçüler diyenleri “DİKTATÖR, PADİŞAH, KRAL” ilan edebiliyor, bu yüzle toplumun karşısına çıkabiliyor anlamakta zorlanıyorum. Bu sözlere karşı bir sürü insan alkışlarla şakşakçılık yapıyorlar. Yalanlar, hazımsızlıklar, baskılar, hakaretler üzerine kurulu bir düzen isteyenler kendinden olmayanları dışlamaları normal sayıyor, dışlamaya itiraz edenler isyancı oluyor.
Bir evin çocuğu her gün yalan söyler, babası da bu işe çok kızarmış. Çocuğun yalanlarından bıkan baba eve bir yalan makinesi almaya karar vermiş, almış ve denemiş. Çocuk bir gün sınava girer ve eve gelir. Babası sorar “sınavdan kaç aldın?” Çocuk “5” der. Makine “dıt” diye öter. “4” der, makine yine öter, “3” der, yine aynısı olur ve “1”e kadar iner.
Baba “ben senin yaşındayken hep 5 alırdım” der demez makine “GÜM” diye patlar.
Bir gün bir Amerikalı milletvekilini bir odaya alırlar ve sorarlar: Karın mı yoksa devletin mi?
Amerikalı düşünmeden cevaplar: “Devletim”
Oradakiler: “O zaman al şu tabancayı git yan odadaki karını vur”.
Adam sıkılır, terler ve sonunda dayanamayarak: “Yapamayacağım” der.
Daha sonra bir Türk milletvekilini aynı odaya alırlar. Aynı soruyu sorarlar: “Karın mı yoksa milletin mi”?
Milletvekili hiç düşünmeden: “Devletim”.
“O zaman al şu tabancayı git yan odadaki karını vur”.
Odadan önce bir silah sesi sonra bir cam sesi gelir, Türk vekil çıkınca sorarlar: “Ne oldu”?
“Sizin verdiğiniz silah kurusıkı çıktı, karıyı camdan aşağı attım”.
Fazla söze ne hacet “Allah’a emanet, hayra muhatap olunuz, efendim”