KAR SEVİNCİ

Mustafa Balkan

Benim yaşımda olanlar 1971 yılının Konya’sında yağan karı hatırlarlar.

Öyle bir kar yağmıştı ki bir metreyi geçmişti. Yanılmıyorsam o sene 46 kişi kar yüzünden ve donarak hayatlarını kaybetmişti.

Biz o yıllarda İhsaniye’de oturuyorduk. Mahallemiz Büyük İhsaniye ve Küçük İhsaniye diye ikiye ayrılmıştı. Konya’nın en büyük mezarlığı olan Garipler Mezarlığı bu mahallede bulunuyordu. Şimdi yerinde yeller esiyor.

Beşer katlı Cem 15 Apartmanı’nın karşısında Sayar Camii, sol tarafımızda ise o meşhur Bando Bölüğü vardı. Ben sabahları bazen ezan sesiyle bazen de mızıka sesiyle uyanırdım.

O seneki kar fırtınasında göz gözü görmüyordu. 100-150 metre mesafede olan Yatağanlılar Ekmek fabrikasına ekmek almaya gidemediğimiz gibi apartmanın dış kapısından çıkıp bakkalın yolunu dahi bulmak mümkün değildi. Çıktığınız taktirde o kar fırtınasında kaybolmak içten bile değildi. Apartmanın arka tarafı ise tren yolu ile Alavardı Mahallesi’ne bakıyordu.

İlkokul ve ortaokul yıllarımı yaşadığım bu güzel mahallede güzel arkadaşlarım vardı. Ahmet Sabuncu’nun oğlu Osman abi bizden büyük olmasına rağmen babasının elle çalışan Amerikan Chevrolet taksisini, biraz itekledikten sonra çaktırmadan çalıştırır ve Alavardı’dan Meram’a doğru büyük bir keyifle gezerdik.

Osman abinin mahalleden âşık olduğu bir kız vardı. İsmi yanılmıyorsam Meral’di. Bu aşk mahallede dillere destan olmuştu.  Osman abi askere gitti, kız bir başkasıyla evlenmedi. Osman abi cinayete kurban gitti. Fakat kız bir umut ışığı görürüm diye yine de onu bekledi. Sanırım daha sonra geç yaşlarda evlendi diye duydum. Osman abi de hapishaneden çıktıktan sonra bir bakkal dükkânı açtı ve evlenerek çoluk çocuk sahibi oldu. Babası Ahmet amca beş vakit namazında ve niyazında bir güzel insandı. O kadar sene şoförlük yapmasına rağmen hiç kaza yapmadığı için Konya Esnaf Odaları’ndan ödül bile aldı.  Taksi şoförlüğünden okul servisi şoförü iken emekli oldu.

Konya İdmanyurdu’lu Tarık ve Zafer bizim mahallede ikamet ediyorlardı. Komşuluk ilişkileriyle arkadaşlık o yıllar çok iyiydi. Biz arkadaşlarımıza önemli eşyalarımızı ve paramızı emanet edebiliyorduk. “Komşu komşunun külüne muhtaç” derler ya. Bir komşumuzun başına belâ ve dert gelse hemen yardıma koşulurdu. Para lâzımsa o gün ve o gece para toplanır ve haciz gelmemesi için o komşuya o para hemen verilirdi.

Akrabalar kış günlerinde bir araya toplanır, pişmaniye çevirirdik. Eskişehir marka kuzine sobalarında daha sağlam ve daha dayanıklı olduğu için kok kömürü yakılırdı. Bu sobaların üstünde pişen lezzetli kestaneleri “kestane kebap, yemesi sevap” der, bir güzel yerdik. Kadiriye halam şen şakrak bir kadındı. Onun evine oturmaya çok giderdik. Birde Hakime teyzemgile.

 

***

Lâf kardan ve eski kış sohbetlerinden açılınca, ister istemez hatıralar gözümün önünde canlanıverdi.

Konya merkeze 18 km. uzaklıkta olan Gödene Mahallesi’nde kar o kadar güzel yağıyor ki…

13 bin nüfusuyla Meram’ın ikinci veyahut üçüncü büyük mahallesi olmasına rağmen Belediyeler buraya hizmette o kadar kıskançlar ki… Emeklilerin de gelmesiyle birlikte buranın nüfusu artacak ve toplu ulaşım daha büyük bir problem olarak belirecek. Kar yağdığında rampa çıkamayan belediye otobüsleri sebebiyle kar çilemiz çoktan başladı bile.  

MEDAŞ gelir yolları kazar, bu yolları tekrar eski haline getirecek kimseyi bulamazsınız! Bir yaz yatarlar, kışın kazmaya başlarlar. Nasıl bir hizmet anlayışıdır anlayamadık gitti. Elektriklerimizi ise habersiz keserler, evlerde çoluk çocuk yaşlı kadın, hasta var mı yok mu diye kimse düşünmez!    

Bütün bunlara rağmen yine de Gödene’de kar sevinci öylesine yaşanıyor ki…

Kar en çok çocuklara yarıyor. O kadar sevinçliler ki, ebeveynleriyle birlikte tepsileri kaptıkları gibi haydi kaymaya…

Şu durumda Gödene’de kar sevinci; “anlatılmaz, yaşanır”

 

***

Üstümüze kar yağarda bu yazı hiç şiirsiz olur mu?

Ahmet Muhip Dıranas da öyle diyor:

“Allah aşkına, gök, deniz aşkına
Yağsın kar üstümüze buram buram…”

Yahya Kemal Beyatlı, Kar Musikileri şiirinde;

“Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu.
Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu” der.

Cahit Sıtkı Tarancı’nın şu dörtlüğü ise harika:

“Bir rüya görür gibi gözümde sevinçler var.
Beyaz bir sükût işte: kar yağıyor, kar, kar, kar;
Sanırım ki uçuyor gözümde hatıralar.
Beyaz bir sükût işte: kar yağıyor, kar, kar, kar…”

 

AZİZİM DİYOR Kİ…

 

“Kar taneleri ne güzel anlatıyor
Birbirlerine zarar vermeden de
Yol almanın mümkün olduğunu!..”


(Hz.Mevlâna)

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.