28 Şubat sürecinin en büyük zararı, şimdilerde mesleki ve teknik lisesi adı verilen meslek liselerine olmuştur. Zamanın aktörlerinin, İHL’lere öğrenci teveccühünün önünü kesmek amacıyla getirdikleri katsayı ucubesi, tüm meslek liselerine öğrenci akınını durdurduğu gibi bu okulların da işlevlerini yitirmesine sebep oldu.
1998 yılından itibaren uygulamaya konan katsayı adaletsizliği, 2012 yılında kaldırılmış olmasına ve MEB’in onca teşvikine rağmen bu okullar hala eski öğrenci sayısına ve eski görkemli günlerine ulaşabilmiş değil. Bu okullar belli sayıda sınavla öğrenci almaya başlamış olsa da tercih eden öğrencilerin çoğunluğunun, katsayı öncesindeki başarılı ve yetenekli öğrencileri tam çekebildiği söylenemez. Meslek liselerinin dününü ve bugününü bilenlerin ilk akıllarına gelen; yıkmak kolay, yapmak zor sözüdür. Çünkü adamlar budamamış, yıkmışlar. Post modern darbenin üzerinden 23, okullar arasındaki katsayı farkının kaldırılmasının üzerinden 8 yıl geçmiş olmasına rağmen bu okullar hala kendine gelemedi maalesef.
Birilerindeki İHL fobisi hatta düşmanlığı, ülkenin geleceği olan bu okulları, bir daha belini doğrultamayacak şekilde tarumar etmiştir. Gerçekten tek dertleri İHL’ler mi idi yoksa bu ülkeye düşmanlık etmek miydi? Düşünmek lazım. Bu ülkeye, bu ülkenin geleceği olan, gençliğinin baharındaki çocukların önünü keserek bu ülkeye en büyük düşmanlığı yapan sürecin aktörleri, geciken adalet adalet değil misali yıllar sonra yargılandılar. 103 sanıklı davada sanıklardan 21 tanesine, darbeye teşebbüs etme suçundan dolayı ağırlaştırılmış müebbet verildi. Bu ceza müebbede çevrildi. Yaşlarından ve sağlık durumlarından dolayı haklarında kontrol uygulandı ve içeride yatan yok. Sadece üzerlerinde yurtdışına çıkış yasağı var. Ödül gibi ceza ancak buna denir. Keşke, yıllar sonra verilen ve uygulanmayan bu ceza yerine onları, katsayıdan dolayı mağdur ettikleri öğrencilerin önüne çıkarıp öğrenciler onların yüzlerine tükürseydi onlar için en güzel ceza olurdu.
Aslında bu yazıya oturduğumda niyetim, 28 Şubat sürecini yazmak değildi. Konu meslek liseleri olunca ister istemez, bu sürece uzandım. Toplum olarak tam farkına varmasak da çocuklarımızı bu okullara pek göndermek istemesek de meslek liseleri önemli gerçekten. Çünkü bu okullar bu ülkenin yarınıdır. Aynı zamanda bu okullar kara gün dostudur. Eski şaşalı günlerinden eser olmasa da yaşadığımız bu olağanüstü süreçte bu okullar, arı gibi çalıştı, zor zamanda en fazla ihtiyaç hissettiğimiz ürünleri üretti ve iyi gün dostu değil, kara/kötü gün dostu olduğunu gösterdi.
Koronavirüs sürecinde bu okullar neler yaptılar? Miktarlarını yazmadan kısaca bir göz atalım:
*Temizlik malzemeleri ve dezenfektan üretimi,
*Kolanya üretimi,
*Cerrahi/tıbbi maske üretimi,
*Sağlık çalışanlarının korunabilmesi için yüz koruyucu siper,
*Tek kullanımlık önlük üretimi,
* Cerrahi maske makinesi, solunum cihazı ve N95 maske makinesi üretimi,
*Yoğun bakım yatağı üretimi gibi.
Mesleki ve teknik liselerinin zor günde ortaya koydukları bu performans, geleceğimiz adına ümitlendirdi beni. Bizim ölümüz bu, dirimizi görün siz dedirtti bize. Ölüsü bu ise varın dirisini siz düşünün. Yeter ki biz bu okullara güvenelim, gereken ilgiyi gösterelim, bu okullara her türlü imkanları sunalım.
Sağ olsunlar, var olsunlar. İyi ki varlar. Hepsine minnettarız ve müteşekkiriz. Bu okulların eski günlerini yeniden görmek dileklerimle…