Epeydir gitmek istediğim ancak işlerimin yoğunluğu nedeniyle sonunda ziyaret ettiğim Konya Karatay Çimenlik Mahallesi’ndeki Cem Evi’nden…
Karatay ilçesi yoksulluğun yoğun olduğu bir ilçedir. Çimenlik Mahallesi yoksul insanlarımızın yaşadığı bir mahalle olup, buradaki insanlar inşaat işçiliği, hurdacılık, hamallık, seyyar satıcılık gibi işlerle evlerine ekmek götürmeye çalışan insanlarımız… Çimenlik Mahallesi’nin sokaklarında tek katlı evler, daracık sokaklar yoksulluğun belirtisi. Bu daracık sokaklardan birine girince bir bahçenin içinde büyükçe bir salonu Cem evi olarak oluşturmuş insanlar karşıladılar. Yağmuroğulları ocağına mensup Dede ile selamlaşıp sedire oturduk. Şahin Hakikat Dede başladı anlatmaya: “Burayı insanlarımızın ihtiyaçları için üç yıl önce oluşturduk. Her hafta Perşembe akşamı burada cem yapıyoruz. Cenazelerimizi alevi inancımıza uygun defnediyoruz. Mahallemizde suça karışan yoktur. Hırsızlık yapan, uyuşturucu satıcısı olan hiçbir kişi yoktur. Burası aynı zamanda toplumu eğittiğimiz bir ocaktır. Biz devlet ve yerel yöneticilerden bir arsa istiyoruz. Eğer bizlere arsa verilirse bunca yoksulluğumuza rağmen biz Cem evini kendi imkânlarımızla yaparız.” derken ikram edilen çayları yudumluyoruz.
Konya muhafazakâr bir kent. Bu kentte Cem Evi’nin olması gerçekten şaşırtıcı. Şahin Dede’ye “herhangi bir baskı oldu mu?” diye soruyoruz. Bir ara zabıtaların ve ardından polisin geldiğini bakıp gittiklerini söylüyor. Başka mahallelerde iki ayrı Cem Evi’nin daha olduğunu söylüyorlar. Beni hayrete düşürüyorlar. Bu Cem evi olayı Konya için aynı zamanda turnusol kâğıdı görevi görecek, denek taşı niteliği taşıyacak. Konya’da İslami kesim yıllardır ibadet özgürlüğü istiyor, devletin, hiç kimsenin ibadetine engel olmamasını istiyorlar, Türkiye’de ibadet edenlere engel olunduğunu savunuyorlar. Alın size ibadet özgürlüğü sınavı. Konya’daki özellikle yerel yöneticiler ve devletimizin kaymakamları ve Sayın Valimiz buradaki insanlarımıza alevi inançlarını yaşayabilecekleri bir yer, bir arsa konusunda yardımcı olmalıdırlar.
Alevilik, Hz. Ali'ye bağlılık noktasında birleşen çeşitli dini ve siyasi gruplar için kullanılan bir terimdir. Sözlükte "Hz. Ali'ye mensup" onun soyundan gelen, onu seven, sayan ve bağlılığını ifade eden kimse demektir. Bu kavram, siyasi anlamda Hz. Peygamberin vefatından sonra Hz. Ali'yi ve onun soyundan gelenleri imam (halife veya devlet başkanı) olarak kabul edenler için gündeme gelmiştir. Daha sonraları, Hz. Ali ve oğulları Hasan ile Hüseyin'in neslinden gelenler için Alevi nisbesi dışında şerif, seyyid ve emir gibi lakaplar da kullanılmıştır. Bazı tasavvufçulara göre, bütün tarikatlar ashaptan birine nispet edilir. Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman'a mensup tarikatlar olduğu gibi Hz. Ali'ye ulaşan tarikatlara da Alevi denir.
İslam siyasi tarihinde Alevi terimi; ilk defa hilafet hakkındaki tartışmalarla ortaya çıkmıştır. Bilindiği gibi Hz. Peygamberin vefatını müteakip ve üçüncü halife Hz. Osman'ın şehit edilmesinden sonra hilafet konusundaki anlaşmazlık giderek şiddetlenmiştir. Bu ihtilaf esnasında Hz. Ali'nin tarafını tutanlara Alevi veya şiatü'l Ali (Ali'ye bağlı olanlar veya Ali taraftarı) denilmiştir. Bunlara göre; "Hz. Ali; Hz. Peygamberin tabii varisiydi. Daha çocuk yaşta iken ve herkesten önce İslam'ı kabul etmiştir. Hz. Muhammed'in amcası oğlu ve damadıdır. Ehl-i Beyttendir. Mekke'den Medine'ye hicret ederken emanetlerini ilgili yerlere ulaştırmak üzere yerine onu vekil bırakmıştır. Böylece sevgisini ve güvenini bildirerek onun kendisinden sonra halife olacağına işaret etmiştir. Bu yüzden Ebubekir, Ömer ve Osman'ın halife olarak seçilmiş olmaları doğru değildir. Cem, insanları bir araya toplamak anlamına geldiği gibi tasavvufta her şeyden vazgeçerek Allah’la bir olma haline de denir. Cem, Alevilikte insanların Cem evinde toplanmaları veya burada zikir ve dua yapmaları anlamına gelmektedir. Cem evi kavramı çok yenidir. Ondan önce, diğer tarikatların da ortak kavramlarından olan dergâh ve tekke kelimeleri kullanılırdı. Cem evi, Alevilerin zikir yaptıkları, Hak ile batıl olanı ayırdıkları, ölmeden önce öldükleri, sorgu ve sual verdikleri ibadet mekânıdır. Aleviliğe göre Cem evine girmenin her ibadet yeri gibi bir adabı vardır. Kul hakkı yiyen, hak sahibi ile helalleşmeden Cem evine giremez, zulmedenler ve birbirinden razı olmayanlar da Cem evine giremez. Yapılan en büyük ibadetlerden biri Ali'ye yakılan ağıtlardır. Cem'de kıyam, rüku ve secde niyazla birleştirilmiştir.
Alevi gerçeği, inancı ve ibadeti 1000 yıldır tüm kıyımlara, zulümlere karşın süregelmekte iken, ülkedeki tüm yurttaşların güvenliğinden, din ve ibadet özgürlüğünden sorumlu Sayın Başbakan “Cem evi kültürel mekândır. İbadet yeri camidir. Kültürel mekânlarla ibadet yerleri karıştırılmasın” diyerek, Alevi yurttaşlara ibadet yeri olarak cami dayatması yapmaktadır. Ülkemizde yaşayan 25 milyon civarındaki Alevi yurttaşlarımızın ibadet özgürlüğü sürekli tartışma konusu yapılmakta ve 1000 yıldır ibadet ettikleri Cem evleri ibadet yeri olarak kabul edilmemektedir. Din insanların kendi dünyasında yaşamış olduğu bir inançtır. Aynı şekilde herhangi bir dine inanmak veya inanmamak insanın vicdanına kalmıştır. Hiçbir kimse insanların dini yaşamını kısıtlayıcı kurallar koymayacağı gibi, zorla bir inancı dikte etme hakkı da yoktur. Bu yüzden din ve vicdan özgürlüğü kişilerin sahip olması gereken insani bir haktır. Bu hakkı üzerinde yaşamış olduğumuz ülke bir güvenceyle sağlamalıdır. Bu yüzden sistemine bazı kurallar koymalıdır. Bu kurallar din ve vicdan özgürlüğünün bir sigortası olmalıdır.
Türkiye’miz adına bu kural, laiklik gibi bir sistemle sağlanmak istenmiştir. İnsanların inançları konusunda serbest olduğunu, hiçbir dış müdahale ve zorlamaya tabi olamayacağını Atatürk’ün getirmiş olduğu laiklik anlayışı tam da din ve vicdan özgürlüğüne hitap etmekteyken, ilerleyen yıllarda bu laiklik anlayışı özünden saparak dini baskı altına alma şekline dönmüştür.
Görüldüğü üzere Konya’da yaklaşık otuz beş yıldır milli görüşün kalesi ve Sünni çoğunluğun olduğu bir yerde insanlarımız artık alevi olduklarını gizlemeyip serbestçe ibadet yapmaktadırlar. Bu insanlara sakın “olmaz” demeyelim. Bırakalım insanlar neye nasıl inanıyorlarsa inansınlar ve ibadet etme özgürlüklerini yaşatalım Yok, “Cem evi olmaz” derseniz hiç kimseyi kendinizin din ve ibadet özgürlüğünü savunduğunuza inandıramazsınız. Eğer bu insanları tanımak isterseniz bir gün veya bir perşembe akşamı Çimenlik Mahallesi Altındağ sokağa uğrayıp bir çaylarını için…