“Kâr, zararın (ortağı) kardeşidir” demişler. Ticaretle uğraşan kimse, sadece kâr edeceğini düşünmemeli, zarar etmeyi de göze almalıdır. Alış verişte kâr ve zarar birlikte gider. Ticaretle uğraşan kişi, kâr ettiği gibi zarar da edebilir. Bu ihtimali unutmamalıdır.
Bunun gibi, dünyada her şey bir karşıtlık içindedir. "Ak" olmadan "kara", "eğri" olmadan "doğru" olmaz. Her şey, karşıtı ile değer taşır. Örneğin, "tembellik" olmasa, "çalışkanlığın değeri pek anlaşılamazdı.
Olayları değerlendirirken, herhangi bir konuda inceleme yaparken bir şeyi karşıtı ile ele alıp değerlendirmek, değişik olasılıkları düşünmek en doğru yoldur. Ticarette kazanç da, zarar da olur. Bir işe girişirken bu iki durumu her zaman birlikte düşünmek gerekir.
Kazanç düşünüldüğü gibi zarar edilebileceği de göze alınmalıdır. Kar yılı, var yılı diye bir söz vardır ya; hani, kar yağdığı sene ürün bol olur, çiftçinin eline de bol para geçer. Hayat birbirine ilintili olarak böyle geçer.
Zaten kar ne kadar çok yağsa yaza kalmaz. Elverişli bir ortamda çoğalan şeyler, ortam elverişliliğini yitirince yok olur. Yeter ki, insan olduğumuzu, insanca yaşamamız gerektiğini hatırlayalım. Hayata cömert bakalım, insanlığa da…
Kar kuytuda, para pintide eğleşir misali yardımlaşmada pintileşmeden eli açık olursak, geri dönüşümü daha karlı olacaktır. Her şey, saklanabilen yerde ve saklamasını bilenin yanında bulunuyor ve bunu da iyi değerlendirebiliyorsa mesele yok demektir.
Kartala bir ok değmiş, yine kendi yeleğinden… Bir kimseye en büyük kötülüğü kendisine çok yakın olanlar yapar. (yelek: Kuş kanadının büyük kalemli tüyü) anlamındadır. Ya da kendisi, kendine yapar. Bunun hesabı sorulacaksa öncelikle kendi nefsine sormalıdır kişi…
Yoksa kasavetsiz ağız anahtarsız açılır, bilmelisiniz. Sıkıntısı olan kimseye bir şey söyletmek güçtür. Ama sıkıntısı, kaygısı olmayan kimse, her konuda rahat rahat konuşur. Hani derler ya bunun tuzu kuru diye… Nereden bilsin acının merkezli ağıtını?
O zaman bir işi yapmaya başlamadan önce en uygun zamanın gelmesini beklemek lazımdır. Denize girmek için karpuzun olgunlaşma zamanını beklediğin gibi... Onun için şöyle derler: “Karpuz kabuğunu görmeden denize girme!”
Ağzınla kuş tutsan karpuz keserek hararetini söndüremezsin. Başında da belirttiğim gibi size kötülük yapmış olan bir kimseyi bırakıp ta bir başkasına zarar vermekle o kimseden öç almış olamazsınız.
O yüzden derler: “Kaş ile göz, gerisi söz” diye…
Selam ve muhabbetle…