İnsan var ki mimikleriyle şimşek yaktırır;
Bir anlık aydınlığı en sevimli tarafına düşürür.
Görenlerin sevgisini kazanır.
İnsan var; feryadını duyuracak kulak bulamaz.
Halini göstermek istediği gözlere perde iner.
Sonra bir yığın insan, “gördük” der, gördükleri; görmek istedikleri, duydukları; duymak istedikleridir.
Yalan dünyada gerçek adaleti aramanın beyhudeliği kabul amma, tersine işleyen veya işletilmeye çalışılan bir adaleti; anlamaya aklın gücü yetmez, mantık acz’e düşer mantıksızlık karşısında.
Vicdan vicdansızlıkları gördükçe taşıdığı manadan utanır.
Mertliğin çelikleşmiş halini, vefanın kora, merhametin şelaleye döndüğünü gördüğünüz o Yusuf yüzlüler yoklar artık.
Kırdınız, üzdünüz, aşağıladınız, yok saydınız. Oysa aldığınız her nefeste, her tatta bilin ki onlar var.
Onlar neredeler mi?
Gökteler ve bizi seyrediyorlar.
Bazen kükrüyorlar, bazen iç geçiriyorlar.
Bir gönül dostunun dediği gibi “Bırak Eşkıya Bellesinler” diye çığlık atıyorlar.
“Bizi hep kavgalarımızdan bildiler…
Yarım bıraktığımız okullar
Bir bir bizi tembihleyen analarımız
Sevdiğimiz kızlar
Sevdiğimizi bilmeyen kızlar
Bizi hep kavgalarımızdan bildiler…
Akşamdı, sabahtı, Kasımdı
Kasım akşamıydı
Karanlıktı…
Işığımızı çaldı, kızıla çalan karanlıklar
Ak alınlara, ak kanlar damladı yiğitlerin
Kahpece pusularda
Kahpece vurup kaçtı parkalılar
İşte o akşam sıktık yumruklarımızı
Eridi avuçlarımızda
Anamızdan miras merhametler…
Şehit evleri yüreğimizde çelikleşen sevdamıza
Çifte su diye kan verdi Yusuf yüzlüler
Tutuşturup elimize dimdik
Çıktı içimizden tabutlarla masum düşler
Aynalara minnetsiz geçirdiğimiz gençliği anladık ki
Meğer nice gömülenler hiç ölmemişler.
Aşka dair türkü çığırmadık
Sadece kurşunların söylediği türküyü bildik anca;
Yalnızdık,
Çaresizdik,
Belimizde tabanca.
Sevdiğimizden sevdiğimiz için kaçtık.
Anlaşılmak değildi derdimiz;
Kitapların önünden hep mahcup geçtik.
Gül dalında bulunsun isterdik parmak izlerimizi
Bağışlayın bizi!
Kanımıza kan, canımıza can aldık
Acımadık, vurduk gözümüzü kırpmadan
Her kavganın gecesinin rüyasında
Geleceğimin büyük ülkesinde
Kavga etmeyen çocuklar gördük
Rabbimiz bilir ki;
DİNİMİZ, MİLLETİMİZ, VATANIMIZ, DEVLETİMİZ, BAYRAĞIMIZ ve ÜLKÜMÜZ
İçin geçti ömrümüz…
Yine bir Kasım;
Bir hurda yığınında buldular bizi
Senelerdir horozdan tetikler
Öldükten sonra vurdular bizi
Yarım kalmamalıydı Reis!
Dinlemedik seni Reis!
Hayallerimizin gerçeğe hicreti,
Bırak düşmanlar ellerini zillesinler
Anlamaktan ötesi düşer bize/size
Bırakın bizi EŞKIYA bellesinler…”