Aslında ne şehit haberlerine ne de dökülen gözyaşlarına yabancı değiliz. Hepimiz bu şehit haberleriyle büyümedik mi? Hatta bundan 3-4 yıl öncesine kadar şehit haberlerine o kadar alışmıştık ki şöyle 15-20 şehit vermeden diğer şehit haberleri bizde pek etki de uyandırmıyordu.
Sadece sayısı 10’u geçen şehit haberleriyle yüreğimiz sızlıyor, akan gözyaşlarımız intikam ateşimizi körüklüyordu.
Gel gör ki sözüm ona “Çözüm Süreci” denilen bir süreç ortaya çıktı veya çıkarıldı. Doğduğu günden bu yana “Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Millet” düsturuyla yetiştirilen bizler, başlarda bu süreci kabullenmekte zorluk çekmiş olsak da daha sonra sürece çabuk intibak etmiş ve canla başla süreci savunmuştuk.
Tabi bu süreçte milli duygularımızın sinir uçlarına dokunulmasına, hatta adını hiç duymadığımız, devlet tarafından yapıldığı iddia edilen muhtelif katliamları da kendimiz yapmış gibi kabullenip sesimiz soluğumuzu çıkarmadık, çıkaramadık.
Hatta sürecin bu şekilde ilerlemesinden rahatsız olan çevrelerin tüm kaşımalarına ve kaşınmalarına rağmen kendilerini milliyetçi atfeden kişiler sokağa inmedi ve kimseyi de indirmedi.
Sonra ne oldu, nasıl oldu bilemiyorum. Ortalık bir anda kan gölüne döndü. Vuran vurana, kıran kırana… Bir anda geçmişe döndük. Bu sefer şehit haberleri geçmişe nazaran daha çok canımızı yakmaya başladı. Neden mi?
Çünkü barışın tadını almıştık bir kere… Her şey çok güzel olacak diye bakıyorduk. Gidilemeyen şehirlere, ilçelere, köylere hatta yaylalara bile batıdan insanlar akmaya başlamıştı. Ne de olsa barış başlamıştı. Pardon sözde barış…
Niçin sözde barış… Çünkü adamlar (!) durmamış durmamışlar. Oysa daha çok yakın bir zamanda, siyasetin merkezindeki bir isimden terör doğuda bitti bitecek sözünü duymuştum.
Kalekol yapılıyor diye demediklerini komayan sözde siyasetçiler. Dikkatimizi başka tarafa çekip asıl yığınağı yapanları görmemizi engellemişler. Bu süreçte o kadar güçlenmişler ki bomba yüklü araçlarla Orta Doğu Ülkeleri’ndekine benzer intihar saldırılarını görmeye başladık.
Sözü uzatmayalım. Peki, şimdi ne oldu?
Çözüm mözüm hikaye diyenler (şimdilik) haklı çıktılar. Şimdilik diyorum. Çünkü gidilmek varılmak istenen menzil doğru bir yerdir. Ancak tercih edilen yolun ve yola çıkılan kişilerin yanlış olduğu ortaya çıkmıştır.
Peki bundan sonra ne olmalı?
Terörle silahlı mücadele hız kesmeden devam etmeli. Herkes hakkını hukukunu demokratik yollardan aramaya devam etmeli. Ancak hükümet de hız kesmeden demokratik açılımlara ve yatırımlara devam etmeli… Derdimizin sadece elinde silah olanlarla olduğu tekrar tekrar gösterilmeli…
Şimdi haklı olarak asıl soru şu;
Bunu yapmaya ve yapanlara da anlayış göstermeye kimin sabrı, kimin sağduyusu var?
Kaşınanları, kaşımaktan başka aklımıza ne geliyor ?