Bu hafta, 7 haftalık yenilmezlik serisi olan Konyaspor’umuz, 8 haftalık yenilmezlik serisi bulunan Kayserispor’u ağırladı. Maç öncesi her iki takımın da performansları merak uyandırırken, karşılaşma haftanın en çekişmeli ve zevkli maçlarından biri olmaya adaydı.
Maç öncesi en büyük dezavantajımız takımdaki eksikleri gibi görünüyordu. Hurtado, Diagne, Jonsson, Ömer Ali’nin sakatlıklarına hafta içi Yatabare’nin de eklenmesi, ayrıca Jahovic’in de cezalı olmasıyla özellikle hücum varyasyonlarında sıkıntı çekileceğini hissedebiliyorduk. Ayrıca, forvet bölgesinde Aykut Hoca’nın nasıl bir tercih yapacağı, Mücahit Can’a ilk 11’de yer verip vermeyeceği konusunda merak içindeydik.
Maç kadrosunu incelediğimizde, eldeki imkanları düşündüğümüzde, Aykut Hoca olabilecek en mantıklı kombinasyonu oluşturmuş gibi görünüyordu. Mücahit Can yerine Deni Miloseviç forvet olarak tercih edilmişti. Bana göre, maç başladığında rakip takım kendinden o kadar emin değildi. Büyük ihtimalle, eksiklerimize rağmen takımımızın performansından çekiniyorlardı ve beraberliğe razı bir takım havasındalardı. On beş dakika kadar oyunu tartan Kayserispor, daha sonra takımızın yetersiz performansı nedeniyle açıldı ve kendine güveni geldi.
Maç hakkında çok detaylı konuşmaya gerek yok aslında. Son derece başarısız bir oyun ortaya koyduk. Rakip takımın isteği ve şans faktörünün de yanımızda olmamasıyla, mağlubiyet kaçınılmaz oldu. Atakları büyük oranda sağ taraftan yapabiliyoruz. Daha önemlisi, sürekli sol kanattan atak yiyoruz ve bu maçta atakları kesmede pek de başarılı olamadık. Topu taşımada son derece yetersiz kaldık ve rakip ceza sahasına neredeyse hiç giremedik. Oyuncu değişikliklerimiz yerindeydi. Hücumda yetersiz kalınca, Mücahit Can oyuna girdi ki zaten Traore yorulmuştu. Ali Çamdalı oyuna girince topu ileriye taşımak için çabaladı ancak yetersiz kaldı.
Dalai Lama’nın bir sözü vardır: “Kaybediyorsan, ders çıkarmayı bileceksin.” Performansta iniş çıkışların kabul edilebilir olduğunu düşünüyorum. Bununla beraber bu maçtaki performansın iyice analiz edilmesi gerektiğine inanıyorum. Açıkçası, takımdaki eksiklikler bu performansı açıklamada yetersiz kalıyor. Son derece isteksiz bir oyuncu grubu vardı sahada, takım olmaktan bile uzaklardı. Daha önce, ikinci-üçüncü takımlarla aramızdaki puan farkının rahatlıkla kapatılabilir olduğundan bahseden takım oyuncuları bu oyuncular olamaz, olmamalı. Önümüzdeki haftaya da benzer eksikliklerle çıkacağımızı göz önünde bulundurulduğunda takım bu haftayı iyi analiz edip önümüzdeki maçlara daha iyi odaklanmalı.
İşin bir de taraftar boyutu var. Artık “lütfen maça gelin”, “stadı dolduralım” gibi çağrılarda bulunmayacağım. Hatta bu konuda biraz marjinal olmakta yarar var diye düşünmeye başladım. Zira sayıdan ziyade, destek çok yetersiz kalmaya başladı. Futbolu sevmiyorsanız, Konyaspor’u yürekten desteklemiyorsanız, takımımız oynarken herhangi bir heyecan duymuyorsanız lütfen stada gelmeyin. Mevcut taraftarın da hevesini kaçırmayın. Gelenlerden de ricam son dakikaya kadar ve sonuç ne olursa olsun takıma destek olalım. Bir başka sorun da taraftar grupları arasında uyumsuzluktan kaynaklanıyor. Tribünler birbirlerine uyum sağlayamıyor ya da sağlamıyor. Sonuç olarak da aynı anda birbirinden farklı tezahüratlar yapan tribünler ortaya çıkıyor. Bu da sadece baş ağrısı yaratan bir gürültü haline geliyor. Taraftar gruplarının bunu çözecek güçte ve anlayışta olduklarından hiç şüphem yok. Sonuçta her şey Konyaspor için.
Toparlamak gerekirse, evimizde aldığımız mağlubiyet hem üzücü oldu, hem de kredimizi gereksiz bir maçta tükettik. Hedeflerimize ulaşmak hala mümkün olsa da biraz daha fazla gayret etmemiz gerekebilir. Ancak önemli olan önümüzdeki yıllara yapılacak yatırımdır. Asıl serüven önümüzdeki yıllarda başlayacaktır. Rakip takımı kutluyorum. Ellerinden geleni yaptılar ve kazandılar. Başka takımlar gibi oyunu çirkinleştirmediler.
Konyaspor gündemi dışında, bu hafta Süper Lig’in en güzel maçı bence Ankaragücü-Erzurumspor maçı oldu. Düşme hattındaki iki rakip çok güzel, kıran kırana bir mücadele sergiledi. Erken final niteliğindeki maçta kazanan Ankaragücü oldu ve bir avantaj yakaladı. Erzurumspor maalesef bu girdaptan çıkma şansını yakalayamadı. Beni tanıyanlar bilir, Erzurumspor yakından takip etme şansı bulduğum, şampiyonluklarına tanıklık ettiğim bir takım. Umarım sezon sonu yüzleri bundan önceki üç sezonda olduğu gibi güler.
Bu hafta dünya futboluna ise, İngiltere Lig Kupası finali damgasını vurdu diyebiliriz. Chelsea- Manchester City arasında oynanan finalde, penaltılarla kazanan geçen senenin de şampiyonu Manchester City oldu. Uzatma dakikalarının sonlarında sakatlık yaşayan Chelsea kalecisi Kepa Arrizabalaga’yı oyundan çıkarmak isteyen teknik direktör Maurizio Sarri, oyuncunun kabul etmemesi üzerine değişikliği yapamadı. Yaşananalar Sarri’nin otoritesinin sorgulanmasına neden oldu. Bunu da görmedik demeyiz artık.