Süper Ligin 25. haftasında deplasmanda takımımız Malatyaspor ile karşılaştı ve 1-1`lik skor ile sahadan ayrıldı. Maçın ilk yarısında oldukça dengeli oynayan takımımız son dakikada ceza sahasında Bajic`in düşürülmesi ile penaltı kazandı ve rakip takım kırmızı kart görerek on kişi kaldı. Penaltıyı Bajic golle sonuçlandırdı ve soyunma odasına 1-0 üstün olarak gitmemizi sağladı.
İlk yarı sonunda taraftarlarımızdan kime sorsak bu maç koptu, maç bizimdir diyememiştir diye düşünüyorum. Hatta birçok taraftarın aklına belki de Kayserispor maçı gelmiştir. Çünkü son Kayserispor ve daha önceki oynadığımız birçok maçta takımımız bu güveni kimseye veremedi ki maç sonunda da bu düşüncenin yersiz olmadığını gördük.
Maçın ikinci yarısında sahada olan oyuncuların hiçbirinde ilk yarıdan eser yoktu. Ne mental ne de fiziksel olarak oyuncularımız ikinci yarıya hazır olarak çıkmamışlardı. On kişi kalan rakibi boğarak ikinci golü bulmayı beklerken maçın son bölümlerine girildiğinde rakip bizim bu isteksiz ve yetersiz oyunumuzdan güç alarak hızlı kontralara çıktı. Bu da kalemizde tehlikeli ataklara yol açtı. Soğuk terler dökmeye başladığımız anlarda rakibimiz Skubic`in Fofana`ya gereksiz faulü sonrası duran top kazandı. Faul atışı sonrası ceza sahasından dönen topa çok yavaş bir şut vuran Murat Yıldırım golü buldu. Bu gol klişe olan "basit goller yedik" deyiminin net tezahürüydü. Üç puana çok ihtiyacımız olan bu maçtan da bir puanla sahadan ayrıldık.
Bu takımın artık kalecisi Serkan KIRINTILI değildir. Takımı ilk Malatyaspor maçıyla çökertti. Muhtemelen ikinci Malatyaspor maçıyla da düşmemizin en büyük nedenlerinden biri olacak. Şehir aidiyetinin kalmadığı çok net görülüyor. Yönetimin zamanında kesmediği cezayı Serkan bize bu sezon fazlasıyla kesti.
Maalesef durumumuz çok kötü. Oyuncularımızın hem Kayseri hem de Malatya maçlarının ikinci yarılarındaki konsantrasyon eksiklikleri bizi uçurumun kenarına getirdi. Bu durumdan sorumlu olanlar bana göre sadece oyuncular değil. Hem Bülent Hoca hem de Yönetim Kurulu durumdan en az oyuncular kadar sorumlular. Bülent Hoca maalesef takımımızı çok izlemeden gelmiş. Eğer takımı izleyerek gelse Skubic`i ilk 11`e almazdı. Ayrıca Hoca takımın motivasyon problemini çözemiyor.
Yönetime gelince...
Bu takımın kağıt üzerinde bir yönetimi var. Ancak görsel anlamda bir yönetimden söz etmek hem kendime hem de sizlere hakaret olur. Göreve geldikleri günden bu güne kadarki geçen sürede ne Başkan ne Basın Sözcüsü ne de Futbol Şube Sorumlusu kriz anlarında ortada görünmediler. Ne zaman kriz oldu önce Aykut Hocayı sonra Bülent Hocayı sonra da Selim`i basının ve taraftarın önüne attılar. Kısacası sürekli kaçak dövüştüler ve bu durumu devam ettiriyorlar.
Sayın Yönetim Kurulumuz size ihtiyaç duyulan zamanlarda ortada görülmemek, arka planda kalmak krizi çözmez aksine iyice derinleştirir. Siz bir kulübü yönetmekten çok koskoca bir şehrin sporunu ve geleceğini de yönetiyorsunuz. Üstlenmiş olduğunuz sorumluluğun farkında değilsiniz galiba. Eğer farkında olmuş olsanız böyle davranmazdınız. Aranızdan bir kişi dahi çıkıp koskoca şehrin duymak istediklerini söylemekten çekiniyorsunuz. Bugün kişilerin karşısına çıkamayacaksanız bu saatten sonra kulübü yönetmenizin de bir anlamı kalmıyor. LÜTFEN ORTAYA ÇIKIN VE BİZLERE BİRŞEYLER SÖYLEYİN. Sürekli bu takım düşmez sözleriyle ekran arkasından mesajlar verdiniz. Ancak bu takım düşüyor. Farkına varın. Eğer bu takımın ligde kalması için oyunculardan ekstra pirim isteği varsa bir an önce değerlendirin ve ne isteniyorsa verin. Hepimizin bildiği bir deyim vardır. Denize düşen yılana sarılırmış. Ligden düşersek ne deniz kalacak ne de bir damla su...
Saygı ve Selamlarımla...