Laiklik din ve vicdan özgürlüğü ya da din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması olarak tanımlanır genellikle. Ama bizim ülkemizde laikliğin tanımı milletin başındaki örtüyü alarak mabadını açmaya çalışmak ya da dini değerlere saygısızlık ve vicdani baskı olarak anlaşılmaktadır.
Aşırı sağcı bir gazete 10 Kasım’da Mustafa Kemal’i küçük düşürmeye yönelik bir fotoğraf yayınladığında ortalığı ayağa kaldıran sözde laik zevat kendi gazetelerinde peygamber efendimize yönelik aşağılayıcı karikatürleri yayınlamakta sıkıntı görmemekte hatta bu durumu düşünce özgürlüğü çerçevesinde değerlendirerek bu çirkin yayınları yapan Fransız dergiye destek vermektedir. Yani bu sözde laik paçavralar kendi saygı duydukları değerlere herkesin saygı duymasını beklerken milyarlarca Müslümanın kutsal değerlerini hiçe sayan bir dergiyi desteklemek adına Türkiye’de aynı karikatürleri yayımlama gafletine düşmektedirler.
Bir tarihçi olarak Mustafa Kemal’in 10 Kasım’da yayınlanan küçük düşürücü fotoğraflarına en büyük tepkiyi gösterenlerden biriyim. İster sevin ister sevmeyin Mustafa Kemal bu ülkenin kurtuluşunda en etkin rol oynayanlardan biridir. Objektif tarih anlayışı gereği oturur eksilerini artılarını tartışabilirsiniz ancak onu aşağılamak için abuk sabuk fotoğraflar ya da uydurma belgeler yayınlamak kimsenin haddine değildir.
Sözde Kemalistlerin sırf mevcut AKP iktidarına inat olsun diye halkın dini değerlerini hiçe saymalarına da herkes gibi ben de sinirlendim. Üç dört kendini bilmezin çıkıp da peygamber efendimize hakaret içeren karikatürleri yayınlamaları canımı çok yaktı. Hem de nüfusunun büyük çoğunluğunun Müslüman olan bir ülkede bu pislikleri yayınlamak aklı başında insanların yapacağı bir icraat olmasa gerek. Bunun amacı olsa olsa halkı sokaklara dökerek bu durumdan nemalanmaktır.
İşin en üzücü taraflarından bir tanesi de dini bir cemaat gazetesi olan Zaman’ın Cumhuriyet’e karikatür konusunda destek olması. Bu durum bizi üzse de şaşırtmadı zira aynı cemaatin lideri Mavi Marmara katliamında da İsrail’i destekleyerek safını açıkça belirtmiştir. Yani cemaat açıkça “Bana karşı olan Müslümansa bende Müslüman’a karşı olana destek veririm!” diyor.
Peki, durumda kim kazandı? Cemaat mi? Cumhuriyet gazetesi mi? Yoksa Fransız dergisi mi? Fransız derginin İslam düşmanlarının desteğini alarak kâra geçtiği kesin. Ancak cemaat ve Cumhuriyet gazetesi yine zarar etti maalesef. Kazanan yine AKP iktidarı oldu! Cumhuriyet rejiminin sağladığı avantajlarla iktidara gelen AK Parti, Cumhuriyet gazetesi, cemaat ve diğer din düşmanları sayesinde oy oranlarını birkaç puan daha artırdı emin olun. Çünkü halk değerlerine sövenleri başa getirmek yerine yolsuzluk iddiaları olsa da değerlerine saygı duyan ya da saygı duyuyormuş gibi davrananları tercih edecektir.
Rabbim ülkemize, ülke bütünlüğümüze, dinimize, milletimize, değerlerimize göz dikenlere fırsat vermesin. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!” felsefesiyle hayatını laylaylomla geçiren vatandaşlarımıza da akıl fikir versin.
Saygılarımla…