Kazanmak için kaybetmeyin!

Rasim Atalay

Yerel seçimler için vatandaş yani seçmen, olağanüstü bir durum olmadığı takdirde her 5 yılda bir sandık başına gidiyor.

31 Mart tarihi geldiğinde yani yaklaşık 40 gün sonra bu rutin yine kendini tekrar edecek. Seçeceğiz, seçileceğiz, önümüzdeki 5 yılımızı kendi hür irademizle birilerine emanet edeceğiz.

Çoğunluğun söylediği olacak ama azınlıkta kalanlar da çoğunluğa uymak durumunda kalacak. Konumuz kimin seçileceği değil, seçilenlerden ziyade seçenlerin duruşu…

Sokakta insanların ne kadar gergin olduğuna şahit oluyoruz.

Ev ziyaretlerinde, dost meclislerinde ana gündem maddesi olan yerel seçimler üzerinden yapılan siyasi muhabbetlerin muhabbeti aşıp tartışmaya, tartışmayı da aşıp küsüşmeye kadar gittiğini işitiyoruz.

İnsanlar anlam veremediğim bir şekilde kendi siyasi görüşlerini, düşünce ve fikirlerini mutlak doğru, salt gerçeklik gibi karşısındakine dikte etmeye, ona kabul ettirmeye çalışıyor.

Zorbalığa gidiyor işin ucu…

Gerilim tırmandıkça tırmanıyor…

Düne kadar etle tırnak gibi olan insanlar birbirilerine karşı söyledikleri kırıcı sözler nedeniyle bir daha yüz yüze gelemeyecek pozisyona düşüyorlar.

İşte ‘Filler tepişir, otlar ezilir’ deyimi de tam da bu noktada cuk diye oturuyor anlatmak istediğim konuya…

İnsanı olduğu gibi kabul edip, makul seviyede tartışmanın ötesine geçecek düzeydeki ağız dalaşlarına mahal vermeden, asgari müştereklerde buluşabilecekken bunun tam zıttı bir hal ile hallenebiliyoruz.

Kendini tekrar eden bu sürecin sonunda seçim bitiyor. Evli evine, köylü köyüne dönüyor. Seçilenler işbaşına geçiyor. Makamlar doluyor. Dün birilerini belli bir makama taşıyabilmek için birbirini yiyen insanlar bu kez kırıp döktüklerini toparlamak için uğraşıyor.

Toparlayamayanlar da eşinden dostundan yakınından oluyor.

Kaybedenler kulübünün daimi üyesi haline geliyor. Kaybeden olmak istemiyorsanız kazandırmak istedikleriniz için lütfen kendinizi kaybetmeyin…

KAZANAN KONYASPOR OLSUN

Kazananlardan ve kaybedenlerden bahsederken Konyaspor’un düştüğü derin cadı kazanından çıkmak için verdiği mücadele ve çırpınışları aklıma geliyor. Bu süreçte en çok kimin kazandığına sevinirim biliyor musunuz, Konyaspor’un…

Bu şehirde zihni yukarıda bahsettiğim derin siyasetten, siyasi demagojilerden arınmış olan bir avuçluk bir kitle var. İnanın en doğru olanı yapıyorlar. Etliye sütlüye karışmıyorlar. Efendi efendi gidiyorlar, takımlarını destekliyorlar. Siyasetle ilgili bir konu önlerine geldiğinde de ‘Ben anlamam, bana Konyaspor’u sor, Konyaspor’u anlat’ diyebiliyorlar.

Pazartesi akşamı İstanbul’da Beşiktaş ile oynadığı karşılaşmada sahadan 2-0 mağlup ayrılan taraf Konyasporu'muzdu…

Maçın ardından sosyal medyada vahlar, tühler, öldük bittikler, düştük gittikler havada uçuştu…

Ne bekliyorduk ki?

Beşiktaş’ı kendi evinde eze eze yenecek miydik? Zaten o güce sahip olsaydık takım bugün ligin dibine demir atar mıydı?

Gerçekçi olalım beyler…

Beşiktaş’a denk değiliz!

Bizim rakiplerimiz belli.

Cumartesi akşamı oynayacağımız Hatay maçında hataya düşmemeye bakalım.

Bir sonraki hafta asıl rakiplerimizden olan Pendik’i İstanbul’da yendik diyebilelim.

Sonraki hafta Adana Demirspor’u yenerek demir prangalarımızdan kurtulalım.

Sonra yine gidelim İstanbul’da Karagümrük’ü yakalım, yanan taraf olmayalım…

Önümüzdeki 3-4 haftalık süreçte daha dengimiz diyebileceğimiz takımlarla oynayacağımız karşılaşmalardan en az 10 puanı çıkarmayı başaralım. Başaralım da tabii ki bu süreç yine Konyaspor sevdalılarının Konyasporu'muza olan yakın ilgisiyle arzu ettiğimiz şekilde nihayete erecektir. Takımımızı yalnız bırakmayalım, kazanan Konyasporu'muz olsun… Hem spor olsun, hem taraftar mutlu olsun.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.