KEMANIMIN BAM TELİ

Rivahi Kalay

Eskiden her şey ne kadar güzeldi değil mi?

Evlerimizde radyolarımız vardı, yollarımız topraktı...

Çöpten adamlar, örgü bebeklerimiz, kibrit kutusundan, gazoz kapaklarından oyuncaklarımız vardı. 

Sokakta oynar, çamurdan ev yapar, tekerlemeler de oyunlarımıza eşlik ederdi.

O zamanlar kar yağardı. Karla oynamanın heyecanı çok farklıydı. Ellerimiz üşüdüğünde, eldivenimiz yoksa ellerimize çorap geçirir, yine oynardık.

Çoğumuzun banyoları sobalıydı. Sobalı olmayan banyolara pazar günleri elektrikli soba konur,  bizi öyle yıkarlardı. Bazen de sobası yanan odada, içeride leğende yıkanırdık...

Sanırım yeni nesil böyle şeylerin lezzetine varamadı, asla varamayacak. Seksenlerin, doksanların çocuğu olmak farklıydı. Sonra biraz büyüdük, sevdiğimiz sevdiklerimiz oldu. Tabii konuşurken de utanırdık. Hiçbirini de kolumuza takamadık, yine yıllar geçti, işte bugünlerdeyiz...

Yarım asra yakın zamana meydan okuyanlar, hepimize geçmiş olsun. Biz büyüdük. Hayatımızda kalan izler var. Çocukluk yıllarımızı, o günleri hiç unutmadık. Ah be o yıllar! Çocukluk yıllarımızı bize geri veren olur mu?

Şimdilerde uzaklardan çok uzaklardan çocukluk yıllarından bugünlere doğru keman sesi geliyor. Sen ve yaşadıkların gibi yay ile keman çılgınca dans ediyor.

Bazen deniz kenarında yakamozlar arasında, bazen hırçın dalgalarda, bazen dingin sulardan fırtınalar koparıp, gönül acısı gibi ses çıkarıyor. Geçmişten günümüze, gönlümüze yankılanıyor. Bazen o kadar güzel çalıyor ki, insanın aşka hasret kaldığı, sevgiye muhtaç olduğu gibi, toprağın susuz kalması gibi feryat ediyor. ‘Beni bu yalnızlığımdan, acıdan, hasret çeken gönlümü susturun’ der gibi hissettiriyor.

Peki ya olmasaydı gönlümüz, gönül sesimiz... Hiçlikte kanar mıydı yürekler? O zaman gönlüne ‘Hoş geldin’ dediğin bir günde;  Bir kemanın ince nağmeleri gibi, inceden inceye içeri gir. Kusuruna bakma ortalık çok dağınık,  biraz toparlamaya çalıştı.  Sen yine de kırık dökük eşyalara aldırma, eli erdikçe topluyor. Sol köşeye dikkat et, son kalan bir parçası var, adı umut... O'na dikkat et.

Haydi, sende umutla uyan, kalk. Bu müziğin alıp götürdüğü yerlere beraber gidin.

Senin hiç keşfetmediğin gülüşünü, hiç keşfetmediğin o deniz gözlerini keşfedin.

Hadi kalk git, beraber biz olun. Şiir olun, şiir yazın. Hadi kalk, kendi sokaklarını tanıt, sokaklarını tanı. Beraber bilmediğiniz sokakları keşfedin. Mesela keşfederken birlikte kaybolun. Sizi hiç kimse bulamasın...

Hadi kalk, git… Hadi sende kalk gel… Sevginin olduğu yerde buluşup, sevgiyi yaşayın, sevgiyi paylaşın… Sevgiyle Kalın…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.