Koşar adım gideriz ölüme de ne kendimizden haberimiz var ne de çevremizden. Yaşadığımızı zannederiz de ne tabiatın yeşilinden ne de denizin mavisinden haberimiz var.
Öyle koşarız ki, nefes nefese ne geride olumlu bir şey bırakırız ne de geleceğe dair olumlu bir hedef. Mutluluğun sonda olmadığını, gidilen yolda olduğunu bildiğimiz halde ne yolda mutluyuz ne de sonda.
Ne ömrümüzü güzelleştirecek bir çabamız vardır ne de başkalarına vereceğimiz mutluluk, her şey kendimize ama kendimizi de mutlu edemeyiz.
Her şey maddiyat, her şey kendine. Paylaşımdan uzak, anlamsızca.
Anlamsızca dedim ya, inançlarımızda kaybolmuş, din kisvesi adı altında yaşanan hurafelerle. Herkes kendine göre bir din uydurmuş, haramı helalleştirme çabasında.
Kimse olduğu gibi değil, herkes maskeli, herkes gizlenmekte. Sanki pazar tezgâhında ki meyveler gibi oldu insanlar, dışları süslü, içleri çürük.
Hiçbirimiz farkında değiliz, koşar adımlarla ömrümüzü tükettiğimizin, bir amaca dayalı olmadan, sevgiyi görmeden, göstermeden.
Dışınızı süslüyorsunuz ama içiniz kirli fitne fesat, çekiştirme pisliğiyle, yalanla, aldatmayla dolu. Dışınızı zenginleştirirken içiniz hiç derdiniz olmuyor.
Herkes düşünceden uzak, basmakalıp sözler, uyduruk cümleler, algılar, egolar ve dedikodularla ne konuştuğunu bilmeden, sürekli boş boş konuşmalar.
Herkes nefsinin esiri, en ufak menfaat için kendini satan satana da insanlık ortada kaldı, alan bulunmuyor insanlığı.
Ne kadar korumacısınız ne kadar yarın korkusuyla cimrileşmektesiniz farkında mısınız? Yemiyor, yedirmiyorsunuz, sanki yanında götürecek gibi. Ama inkâr etmemek gerek, zengini doyurup fakiri aç bıraktığınızı.
Ne ortak sevincimiz kaldı bizi sevgiyle çoğaltan ne içten bir dost kaldı bizi acımızdan eden.
Herkes bir günah peşinde, herkes kirlenmede, kimse arınma düşüncesinde değil. Köyünün yağmurunda yıkanmak isterler, yıkanırlar ama sadece dışı arınır, içi hala kirli.
Unuttuk başkalarının acısını duymayı, başkasının acısını görünce de kaçtık, ama kendimizde acıyı görünce sığınacak liman aradık
Sevgilerse saman alevi gibi olmuş, bir yanar hemen söner, ilişkilerse” al gülüm ver gülüm” gibi hesap kitap üzerine kurulmuş, planlı.
Herkes çıkarları derdinde, kurnazca, hileyle, hak ve adalet gözetmeksizin, başkasını düşünmeden, sadece kendini düşünerek, aldatma gayretinde.
Kimse yalın, dürüst ve içten değil, takındığı maskelerle, dilinden gönle ulaşmayan ağdalı kelimeler kurmakta,
Kimse kimseyi dinlemiyor, herkes bir ağızdan bağırmakta. Böyle olunca da kim baskın çıkarsa o kulakları tırmalamakta.
Herkes güne merhaba bile demeden bir koşturmadır işe gidiyor, hem de robotlaşmışçasına her gün aynı yerden, yine aynı yerden de dönüş, monoton bir hayatın esiri.
Kimse gülmez, kimse kimseye merhaba, selam demez, bir garip kalabalıkların içinde yalnızlığın peşinde.
Ne yazık ki, insanoğlu farkında değil gitgide yalnızlaştığının, gitgide yozlaştığının.
Kendine gel insanoğlu, kendine gel! Koşar adım tükeniyorsun hayatı, koşar adım, nefes nefese, hiç mola vermeden. Bir gün olsun insanlık elbisesini giymeden, iyiliği iliklerinde hissedip zevk alarak, insanca yaşayıp, insanlığı yaşatmadan.