KENTSEL DÖNÜŞÜM… KÜLTÜREL DÖNÜŞÜM…

Muzaffer Kırmacı

Atasözlerimiz de bazen sanki birbiriyle çelişiyor.

“Eskisi olmayanın yenisi olmaz” diyen de atalarımız, “Eskiye rağbet olsaydı, bit pazarına nur yağardı” diyen de atalarımız. Şüphesiz biri diğerinin zıddı değil ama birbiriyle dalaştıkları da vakıa.

Konumuz atasözlerimizin cilveleşmesi değil. Konumuz “Kentsel dönüşüm.”

Kentsel dönüşüm de eskimişlerin yenilenmesi olduğu için böyle bir girizgah yaptım.

Belki de bit pazarına nur yağmıyormuş diye eskiye rağbet etmiyor olabiliriz. Bu haleti ruhiye ile de ne kadar eski şey varsa köküne kibrit suyu diyoruz. O nedenle mi acaba tarihi değerlerimizi “Değer” olarak görmüyoruz. Bizde okumuşlar da, cahiller de eski eserlere karşı pek duyarlı değil nedense. O bilinç pek gelişmemiş. Ülkemizdeki binlerce eski eser o nedenle yok edilmiştir.

“Eski eser” dediğimiz zaman eskimiş olan her şeyi kastetmiyoruz. Bir şeyin “eser” olabilmesi için bazı kriterler vardır. Hatta eski eser diyeceğimiz şeyin illa da üzerinden bir asır geçmesi de gerekmiyor.

Biz, kentsel dönüşüm gerçeğini de yanlış anlıyoruz.

Kentsel dönüşüm bir mahalleyi, bir bölgeyi, bir köyü veya bir şehri toptan yıkıp yenisini yapmak değildir. Her şehrin binlerce yıllık geçmişinden gelen bir kültürü, bir ruhu oluşur. Mimari yapıları ile kullanılan malzemeleri ile sokak oluşumları ile boyası badanası ile kaldırımları ve yolları ile şehir tanımlanır. Hatta bazen o özellikleri türkülere bile konu olur. “Adana’nın yolları taştan” der ozan. “Bursa’nın ufak tefek taşları” der sanatçı. “Yeşil olur şu Konya’nın Meram’ı” der Kadri Şençalar karcığar şarkıda. İşte siz eskidi diye yıkıp yenilemek isterseniz, o şehrin ruhunu alır, ruhsuz bir şehir oluşturursunuz.

Çok fazla eskilere gitmeyeceğim.

Konya’nın otogarı Türkiye’de bilinirdi. Yapının özelliği ile ve akılcı kullanımı ile nam salmıştı. O otogarda tüm Konyalıların anıları vardı. Mimarisi güzeldi. Kimimiz asker uğurlanmıştık, kimimiz yavuklumuzu beklemiştik. Kimimiz uzun süre ayrı kaldığımız şehrimize dönmüş toprağını öpmek istemişiz o otogarda.

Adı hâlâ “Fenni Fırın”dır o bölgenin. Bir çoğumuz eski halini bile hatırlamaz. Ama binaları yıksak da adı hâlâ dillerde.

İki katlı bahçeli evleri yıkıyoruz, yerine çok katlı ranta dönük beton binalar dikiyoruz. 10 sene sonra memleketine gelen insan bıraktığı mahallesini, semtini, şehrini tanımıyor. Bu yaptığımızın adı “Kentsel Dönüşüm” müdür, yoksa “Kültürel dönüşüm” müdür?

Bugün bizlere “Kentsel dönüşüm” olarak takdim edilen şey ne yazık ki anılarımızla beraber, şehirlerin ruhlarını da çalmaktadır. 2 kat yerine 10 kat dikiyorsak bu biraz da “Rantsal dönüşüm” değil midir?

Ruhsuz şehirlerde, ruhsuz insanlar yaşıyor şimdilerde…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.