Konya tarihiyle kültürüyle Anadolu’nun kadim şehirlerinden. Kültürü zengin. Kültürü engin. Derinlere inildikçe, bu zenginlik göz kamaştırıyor.
Rahmetli Arif Nihat Asya, “Kubbe-i Hadrâ” şiirinin son dörtlüğünde diyor ki;
“Kar döner, rüzgâr döner / Yol döner, yollar döner / Yok bir istisnâ demek / Konya Mevlânâ demek.”
Konya aynı zamanda Selçuklu demek…
Kılıçaslanlar şehri demek…
Kar döndü, yağmur döndü, rüzgâr döndü, yol döndü, yollar döndü…
Bu dönüş, bazen bir çırpıda olur geçer, bazen de ağır-ağır seyreder.
Konya gerçeklere dönen, gerçeklere aşina, gerçeklerle yaşayan ve yüzleşen bir şehir.
Konya; özü Türk, sözü Türk bir şehir olarak, tarihi ve kültürüyle öyle bir kucaklaşacak ki, o günleri görmek nasip olursa, oturup sevinçten hüngür hüngür ağlayacağız…
O günlerin yakın olmasını dilerim.
Tarihin, maneviyatın, kültürün iç içe olduğu sokakları var, mahalleleri var bu şehrin…
Selçuklu Medeniyetinin nişaneleri şehrin her köşesinde karşınıza çıkar.
Başınızı nereye çevirseniz bu izleri görebilirsiniz.
Haçlı Seferlerinde Kudüs’e kalkan olan Selçuklunun kahraman Kılıçaslanları, Sultan Mesutları nasıl unutulabilir? Alaeddin Keykubat gibi Konya’yı Bağdat’tan sonra dünyanın en önemli şehri haline getiren bir Hükümdarı ıskalayamazsınız.
Türkiye Selçuklu Devletinin destan yazdığı 13. Yüzyılı bilmeden, tanımadan, okumadan, araştırmadan tarihimizi nasıl bileceksiniz, nasıl bir yol izleyeceksiniz?
13. Yüzyılda Selçuklu olmasaydı, Osmanlı olur muydu sanıyorsunuz?
Üzülerek belirtmeliyim ki, Konya kendi değerini, kendi yerini, kendi durduğu noktayı, bu tarihi ve kültürel dokunuşları yapmakta geciktiği için bir türlü değerlendiremiyor.
*****
Selçuklu Başkentinde, Selçuklunun neden unutulduğunu, neden göz ardı edildiğini, Malazgirt sonrası geçen 228 yılın neden görmezden gelindiğini, neden sorgulanmadığını, neden araştırılmadığını hiç düşündünüz mü?
Tarih 8 Mart 2018…
Konya; “Direniş Karatay” filminin galasındaydı o gece…
Konya, bu tarih dikkate alındığında, tam 767 yıl sonra, kendi tarihini, kendi kültürünü unutma bahtsızlığı yaşamayı sürdürme yanlışlığına dur demiş ve son vermişti. Emir Celalettin Karatay dönemine farklı bir bakış açısıyla yaklaşan “Direniş-Karatay” filmi, Konya’yı, 767 yıl sonra, Selçukluyla buluşturdu.
Olması gereken buydu. Yapılması bir hayli geciken ve geciktirilen de…
2017 yılında Selçuklu tarihinin Konya için ne anlama geldiğini, Konya’nın Kılıçaslanlar şehri, Miryakefalon zaferinin kutlamamız gereken bir zafer olduğunu 30 yıl gecikmeyle anlamıştık!
Son Selçuklu olarak anmaktan ve yad etmekten onur duyduğum rahmetli Seyit Küçükbezirci Ağabey, Konya’yı Miryakefalonla buluşturan isimlerin en başında gelmişti. Mekânı cennet olsun.
*****
Biz bugüne kadar ne mi yaptık?
Selçuklu tarihini Sultan Alpaslan’la başlatıp, 1071’den bir anda Osman Gazi’ye ve dolayısıyla 1299 yılına sıçratıp, meseleyi kapattık…
Yıllar yılı, Kılıçaslanlardan, Sultan Mesutlardan, Keykubatlardan bahsedilmemesi Selçuklu Başkenti Konya’nın boynu büküklüğünü giderebildi mi?
Ne yazık ki hayır…
O günlerde, bir anda, herkesin Selçuklu Sultanlarını anmaya başlaması ve hatırlaması da bir hayli ilginçti!
Bu işin kördüğümünü çözmek ise KTO Başkanı Selçuk Öztürk’e nasip oldu.
Selçuk Öztürk, bu yanlışlığı, kavrayabilecek insanlar sıralamasında zaten en önlerdeydi. 1251’de kurulan Karatay Medresesiyle dünün bugünle buluşturulması ve örtüştürülmesi duygusal anlara sahne olmuştu.
O kapıyı aralayan isimdi Selçuk Öztürk…
O aralanan kapının açılması lazımdı…
Olmadı, yapılmadı, yapılamadı…
O kapıyı ardına kadar açmak varken, neredeyse o aralanan kapıyı kapattık, kapatacağız…
*****
Yıllardır sürekli sorduğumuz soruları tekrar etmekte yarar var.
Konya’yı Kutalmışoğlu Süleymanşah fethetmedi mi?
İlk üç Haçlı seferi Anadolu topraklarından geçmedi mi?
Kudüs’e kalkan olan, Selahaddin Eyyubi’nin işini kolaylaştıran Kılıçaslanlar, Sultan Mesud’lar Selçuklu Sultanları değiller miydi?
Bu işin susması, ötelemesi, ıskalaması, zaman sıçratması, kapıları tarihe ve kültüre kapatmaya kalkılması falan kalmadı.
Konya 228 koca yılı görmezden gelemez…Gelmemeli de…
İşte o film, “Direniş Karatay” beş yıl önce, “Direniş Konya’ya” dönüşmüş ve bu dönüşme muhteşem bir geriye dönüşünde müjdesini veriyordu.
En azından o gün için izlenimlerimiz öyleydi.
Selçuk Öztürk’ün araladığı o kapı, yeni filmlerle, hatta Selçuklu tarihini yansıtan dizilerle tekrar ayağa kaldırılmalıdır.
Böyle bir teşebbüsün adı neden “Kılıçaslan” olmasın?
Böyle bir teşebbüsün adı neden “Fetih Konya” olmasın?
Neden “Uluğ Keykubad” olmasın?
*****
O günlerde 8 Mart 2018 tarihinin bir kırılma noktası olabileceğini dile getirmişim.
Ne yazık ki, bu kırılma yaşanmadı…
Yaşandıysa da arkası gelmedi…
Konya, arada yitip giden 228 yıllık bir geçmişe geri dönmek, tarihiyle barışmak zorunda…Selçukluya yolculuktan muradım, bu konuya dikkat çekmekti.
Bu barışma ancak, Selçuk Öztürk’ün attığı adımların devamının getirilmesiyle olur.
Tarih ve kültür adına, varlık içinde yokluk çekmek nedir sorusunun cevabı tarih ve kültürle barışamamakta saklı diye düşünüyorum.
Şehir, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’ın büyük gayretleriyle, adeta tabi bir film platosuna dönüşmüş durumda. Türbeönü, Bedesten ve Alaeddin çevresi her türlü tarihi ve kültürel etkinliğe müsait.
I. Kılıçaslan; Konya Fatihi, Konya’yı fetheden Kutalmışoğlu Süleymanşah’ın oğlu…
I. Haçlı seferini göğüsleyen, Haçlılara Anadolu’yu mezar eden ilk kahraman.
Daha sonra Konya’yı Selçuklunun payitahtı yapan Selçuklu Sultanı…
Kılıçaslan film olmalı…Film yapılmalı…
Kılıçaslanlar şehrine yakışan budur diye düşünmeden de edemiyorum.
Çünkü; Kar dönecekse, yağmur dönecekse, rüzgâr dönecekse, yol dönecekse, yollar dönecekse, böyle dönecek….