Kilistra; Paulus'un söylemlerini, mucizelerini ve yaşadıklarına konu olan, Hrıstıyan hacıların da inanç turizmi kapsamında ziyaret merkezi olarak tarihî ortamı en canlı karakteriyle ayakta tutan bir yapıya sahiptir. Kiliseler, şapeller, sarnıçlar, şaraphaneler, manastırlar, gözcü kuleleri, sığınaklar, antik yollar, mahalleler, seramik atölyeleri gibi mimarî örnekleriyle inanç turizmine farklı bir tat kazandırmaktadır. Şuan ki adıyla Meram ilçe sınırları içinde kalan Gökyurt Mahallesi’nde adımlarken kendinizi Nevşehir’in Peri Bacaları’nda hissedebilirsiniz.
JEOLOJİK YAPI
Kilistra ve çevresi jeolojik olarak üst miyosen devre tarihlenen, yanardağ püskürtme tüflü tekparça kayalıklardan oluşmaktadır. Yüzey yapısı andezit çakıllı olan bölge Kapadokya, Ihlara, Taşkale oluşumlarıyla benzer özellikler göstermektedir. Günümüzde Gökyurt olarak bilinen yerleşim merkezi, yumuşak lav oluşumlu ve dik yamaçlı bir plato üzerindedir.
MİMARİ
Kilistra antik kenti Erken Bizans döneminde doğal kaya oluşumuna paralel olarak beş ayrı mevkide kurulmuştur. Kaya oyuğu yerleşimi şeklindeki kentin kuruluşunda ve yapılaşmasında gizlilik esas alınmıştır. Geriden bakıldığında doğal bir kaya gibi görünen yerleşme yerlerinin iç kısımları geniş mekânlar hâlinde oyulmuş, aydınlatma ve havalandırma kamufle edilerek mazgal ve baca açıklıklarıyla sağlanmıştır. Mimaride dinî (şapel, kilise, manastır), sosyal amaçlı (mesken, sarnıç, şaraphane, işlik, atölye, çeşme, mezar), savunma ve güvenlik amaçlı (gözetleme kulesi, garnizon, karakol ve sığınaklar) yapılara rastlanmaktadır. Yaşayan kentsel doku topografik yapıya uygun olarak yamaç evler tarzındadır. Halk mimaride hazır bulduğu ana kayaya oyularak yapılan eski hacimleri fonksiyonunu değiştirerek kullanmaya devam ederken; kendi yaptıkları yapılarda da tüf kayadan keserek, yontarak elde ettiği biçimli taşları ana malzeme olarak kullanmıştır. Yapılar temelden çatıya kadar taştan olup genellikle iki katlı ve düz damlıdır.
COĞRAFİ KONUM
Kilistra Antik Kenti, Konya’nın 45 km. güneybatısında, Meram ilçesine mahalle olarak bağlanan Hatunsaray’ın 14 km. kuzeybatısındadır. 2010 m. yüksekliğindeki Alisumas (All-Sumas) dağının 4 km. doğusunda bulunan Kilistra’nın denizden yüksekliği 1373 m. dir. Çevresinde Kumralı, İlyasbaba, ve Evliyatekke mahalleleri bulunmaktadır. Konya-Antalya karayolunun 33. km.’sinden güneye dönülüp, Kayalı (Tolasa) ve Kumralı mahalleleri üzerinden 12 km. daha gidilerek Kilistra’ya ulaşılabilir. Antalya karayolundan dönüldüğünde yolun bir bölümünün dar ve bozuk olması sebebiyle pek tercih etmenizi tavsiye etmiyorum. Konya’dan yeni açılan 34 km.’lik Kilistra yolu kullanılarak veya Konya Hatunsaray yolunun 34. km.’sindeki Kilistra (Gökyurt), Güneydere (Botsa), Yeşildere (Detse), Evliyatekke, Kayalı (Tolasa) yol ayrımından sağa dönerek 15 km.’lik yol ile Kilistra’ya daha rahat ulaşılabilirsiniz.
TARİHÇE
Kilistra’da bulunan seramik eserlerden bölge tarihinin Geç Tunç Çağına kadar gittiği anlaşılmaktadır. Kilistra’nın üzerinde kurulduğu höyük Helenistik ve Roma dönemlerinde yerleşim yeri olarak kullanılmış ve Bizans döneminde kayalara oyulan yerleşmeler daha geniş bir alana yayılmıştır. Höyükte bulunan yeraltı kentinde yapılacak araştırmaların, kentin tarihini daha derinlere götürebileceği tahmin edilmektedir. Roma döneminde Kilistra bölgesindeki yerleşimler, Detse (Yeşildere), Botsa (Güneydere), Tolasa (Kayalı), Bulumya (Erenkaya), Antik Kral Yolu (Via Sebasta) üzerinde bulunmaktaydı. Bölge bu yüzden merkezi Akkise olan ve Isaura(Bozkır-Seydişehir) yöresinde hüküm süren, yağmacı Homonad kabilesinin sık sık saldırılarına maruz kalıyordu. M.Ö. 25 yılında İmparator Augustus tarafından bu saldırıları önlemek amacıyla askerî koloniler oluşturulmuştur. Bu kolonilerden biri de Lystra’ya (Hatunsaray) kurularak buraya 7. Lejyon yerleştirilmiştir. M.S. 1. yy’da Aziz Paul ve Barnabas’ın Pisidia Antiocheia (Yalvaç) üzerinden Iconium (Konya) ve Lystra’ya (Hatunsaray) uğraması sonunda Hristiyanlık bölgede yayılmaya başlamıştır. Lystra (Hatunsaray) ve çevresinde Hristiyanlığa geçen halkın bir yandan Homonad saldırılarına diğer yandan Romalı Pagan ve Musevîlerin taciz ve baskılarına maruz kalması sonunda, jeolojik yapısından dolayı saklanmaya ve savunmaya son derece elverişli olan kayalık Kilistra’ya bu dönemde yoğun bir nüfus göçü kabul etmiştir. Sonunda M.S. 2-8. yy’larda kayalara oyulmuş kiliseler, şapeller, mezarlar, sığınaklar ortaya çıkarılmıştır. Şaraphanelerin kazısı esnasında ortaya çıkarılan doğu şaraphanede eşik taşı olarak kullanılan M.S. I. yy.’a ait bir anıt mezar yazıtında (tabula ansata) Kilistra adının geçmesi ve yerinde bulunan (in-sitü) eser vasfı nedeniyle Kilistra kentinin tarihteki yerini ve haritadaki koordinatlarını kesinleştirmesi açısından tarihî bir önem arz etmektedir. 3.yy. ortalarına kadar Hristiyanlığın oldukça yayıldığı bölge, 278 yılında Sasani saldırılarına maruz kalmıştır. 312 yılında İmparator Konstantin’in Hristiyanlığı resmen tanımasıyla rahatlayan bölge, Isauralı (Bozkır) Zenon’un 5. yy’da Bizans tahtına geçmesiyle hızla gelişmiştir. 6. yy başlarında Pers saldırılarına, 7-9. yy’larda Arap saldırılarına maruz kalarak 11. yy’dan itibaren Türklerin egemenliği altına girmiştir. 13. yy ortalarından itibaren Karamanoğlu Beyliğinin hakimiyeti kalmış, 1466 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Gökyurt köylüleri tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Arazinin yapısal özellikleri nedeniyle tarım kısmen hayvan gücüyle sürdürülmektedir. Bu nedenle köyde katır, eşek; tarım ve hayvancılık amacıyla kullanılmaktadır. Köyde bol miktarda kabak yetiştirilmekte olup düğünlerde kadın sofralarında kabak yemeği ikramı gelenek halinde devam etmektedir. Yöre mutfağında alıç, yaban eriğinden turşu, ahlattan komposto yapılmaktadır. Bağcılık yaygın oluP pekmez üretimi yapılmaktadır. Klasik yöntemle bal üretimi köy ekonomisinde önemli yer tutmaktadır. Üretimde kadınlar da tarlada, hayvan bakımında, ve ahır işlerinde katkıda bulunmaktadırlar. El ve örgü işlerinin köklü bir geçmişi vardır.