Geçtiğimiz haftasonu tüm Türkiye’de memuriyet hayatına atılmak isteyenler için önemli bir eşik olan Kamu Personeli Seçme Sınavı’nın (KPSS) ilk oturumu gerçekleştirilmişti. Genel Kültür ve Genel Yetenek alanlarında kabiliyetlerini ortaya koymaya çalışan yüz binlerce ve belki de milyonla ifade edebileceğimiz kadar rakamla vatandaşımız bu sınava katılım sağladı.
Sınav demek, stres, sıkıntı, gelecek kaygısı, kazanma arzusu demek…
Bu strese ve sıkıntıya katlanan, geleceğini kamusal alanda teminat altına almak isteyen ve memuriyet hayatı kuran insanlar, aylar, yıllar öncesinden sınava çalışmaya başladı. İğneden ipliğe her şeyi öğrenmek için kitapları didik didik etti, çözmedikleri test kitabı kalmadı. Güncel gelişmeleri herkesten daha yakın takip etti. Küçücük detaylara varıncaya kadar atlamadan büyük bir titizlikle öğrenmeye çalıştı. Gecesini gündüzüne kattı. Kimileri işini gücünü bıraktı, sınava odaklandı. Bazıları ailelerinden, çocuklarından dahi taviz vererek adeta kendini kampa çekti.
Nihayetinde büyük gün geldi çattı. Sınavlara girildi. Sonrasında sınavın zorluğu, kolaylığı tartışıldı. Elemek için baremin ne kadar yüksek bir yerde tutulduğu kanaatine varıldı. Soruların niteliğinden ziyade zorluğu, bilgiyi ölçmeden ziyade dikkat ve zihin açıklığı seviyesini ortaya koymaya dönük bir yaklaşımla hazırlandığı konuşuldu.
Yani diyeceğim o ki, büyük bir emek, gayret ve zaman ayrımı söz konusuydu. Bu emek de, gayret de zaman da KPSS sorularının bir şekilde sızmış ya da sızdırılmış olması, çalınmış ya da verilmiş olması ile son bulmuş oldu.
Sınav öncesi onca stresi ve heyecanı yaşayan gençler, rahat bir nefes alabilmenin hayallerini kurarken sınavın iptal edildiğinin duyurulmasının ardından hayalini kurdukları serin suların içinde boğulmaya mahkum edildi. Hevesleri kursaklarında kaldı. Sosyal medya çalkalanıyor. Sınavın iptal edilmesi gerektiğini, hakkaniyetin ortadan kalktığını söyleyen gençler, sınavın iptalinin ardından neden iptal edildiğini ve dahası soruların alındıysa nasıl alındığını, çalındıysa neden çalındığını, sızdıysa sızıntının nereden olduğunu ve bunca hakkı yemeye tevessül edenlerin en ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini olabilecek en yüksek perdeden haykırmaya çalışıyor. Ki haklılar! Umut hırsızlığı, geleceğin çalınmasıdır bu olay. 17 Eylül’den sonra sınav tekrar edilecekmiş. Devamında yapılacak olan sınavların takvimi de aynı şekilde ötelenmiş.
Türkiye’de her yıl düzenli olarak onlarca sınavı organize eden ÖSYM’nin de güvenilirliğinin sarsılmaması adına şeffaf bir şekilde süreci kamuoyuna açıklaması beklentilerin en yükseği…
KİMİSİ UMUDU ÇALAR, KİMİSİ DE CEBİNDEKİ ÜÇ KURUŞA BAKAR
Umut hırsızlığının yanında şimdilerde gündemden düşmeyen en önemli konulardan biri de barınma sorununun beraberinde getirdiği ev kirası meselesi… Konya özelinde olaya baktığımızda daha düne kadar bin liralar seviyesinde olan evlere 3 bin lira kira isteyen vatandaşlar var. Eskiden oturuyor olanları saymazsak yani yeni bir daireyi kiralayacak olan varsa, zaten ev sahibi de emlakçı da aracıda kapıyı 3 bin liradan aralıyor.
El insaf!
Elinizi vicdanınıza koyun, merhamet duygusunu hatırlayın. Krizi körüklemeyi bırakın. Helalinize haram katmayın. Enflasyonmuş, her şeye zam gelmişmiş, filanmış, falanmış. Sizin yaptığınız enflasyonun değirmenine su taşımaktan başka nedir ki? Dönüyor dolaşıyor, aynı kurşun sizi de vuruyor. İnanın değmez. Herkes kendi iç muhasebesini yapsa, daha fazlasını kazanma hırsının peşine düşmese, zaten bu enflasyon canavarının başına kocaman bir yumruk vurulmuş olacak. İşte o zaman bireysel manada kazandığınızı zannederken kaybedenlerden olmak yerine, topyekun kazananlar zümresinde yerinizi alacaksınız.
Bu sözlerimden de herkes alınmasın lütfen. Öyle ev sahipleri tanıyorum, dost meclisinde konuştuğumuzda öyle iyi niyetli ev sahiplerini duyuyorum ki, Allah razı olsun demekten kendimi alıkoyamıyorum. Ve belki şu zor zamanlarda kazanılacak en güzel şey, Hakkın rızasını almak, bunun için edilen duaların muhatabı olmak.
Haksızlıkların son bulduğu, ahlak kelimesinin ne anlama geldiğinin iyice anlaşıldığı, insanlığın hatırlandığı, vebal ve sorumluluk duygularının gözardı edilmediği nice Cumalarınız olsun, Cumanız bayram, bayramınız mübarek olsun…