Şehrin birinde, kenar mahallede kilim dokuyan bir kadın varmış.
Kimsesi olmayan kadın akşama kadar kilim dokur, geçimini bu şekilde çıkarırmış.
Kadın, mekiği tezgahın bir sağından atar, bir solundan atar; her atışında da “kim ne yapar kendine yapar” dermiş.
Kapı komşusu dokumacı kadının “kim ne yapar kendine yapar” sözlerinden bîzar olmuş.
Dokumacı kadını susturmaya karar vermiş.
Komşu kadın, hazırladığı zehirli yağlı şebitleri dokumacı kadına ikram etmiş.
“Komşum ekmek yaptık. Sana da kokmuştur. Acıkınca yersin diye şebit yaptım. Biz de birazdan hamama gideceğiz. Bize gelen olursa hamama gittiğimizi söylersin.” demiş.
Dokumacı kadın “Elimdeki işi bitireyim. Acıkınca yerim” diyerek şebitleri kenara koymuş.
Sonra da işine devam etmiş “kim ne yapar kendine yapar" diyerek.
Bir müddet sonra ısrarla komşunun kapısı çalınınca, dokumacı kadın kalkmış kim diye bakmış. Bir de ne görsün. Komşunun askerdeki oğlu gelmiş.
“Hoş geldin evlat. Annenler hamama gittiler. Gel burada dinlen. Yol yorgunusundur. Sen şimdi acıkmışsındır da. Bak kime niyet kime kısmet. Annen şebit getirmişti. Onları da yersin.”
Bir müddet sonra komşunun sesini duyan dokumacı kadın, komşuya seslenmiş.
“Komşu komşu. Müjdemi isterim. Askerdeki oğlun geldi. Getirdiğin şebitler de oğlunun kısmetiymiş. Karnını doyurdum içeride dinleniyor.”
Kadın, dizlerini dövmeye başlamış. Yaptığına pişman olmuş ama nafile.
O da anlamış ki; kim ne yaparsa kendine yaparmış.
İnsanoğlunun kendisine yapabileceği kötülüğü, en azılı düşmanları dahi yapamaz.
İnsan, nefsine uyunca şeytanın elinde oyuncak oluyor.
Şeytan, insanın aklını, ruhunu teslim alıyor. Yani insan, bir nevi şeytanlaşıyor.
Şeytan, “ben şeytanım” diye çıkmıyor insanın karşısına. Bazen de hoca kılığında, Fetö kılığında çıkıyor.
Bir zamanlar futbol dünyasının popüler isimleri arasında yer alan Hakan Şükür ve Arif Erdem de ruhunu şeytana teslim edenlerden.
Yaptıkları hatanın farkına vardılar mı, bir nebze olsun pişmanlık duydular mı bilmiyoruz.
Kanun kaçağı olarak, vatandan uzak, gavur memleketlerinde bir ömür nasıl geçer?
Bırakın vatan hasretini, insan gurbete çıksa bile sılası gözünde tüter. Memleketinin (afedersiniz) b*klu deresini bile özler.
İnsanın vatanının hapishanesi bile, gavur beldelerinin saraylarından daha iyidir.
Yani uzun lafın kısası.
Kim ne yaparsa kendine yaparmış.