Son yıllarda artan kiralar, yalnızca kiracıların değil, ev sahiplerinin de yaşamlarını karmaşık hale getiriyor. Özellikle büyük şehirlerde, kira fiyatlarının her geçen gün daha da yükselmesi, kiracıları ekonomik bir yük altında bırakırken ev sahipleri ile olan ilişkilerde de gerginlikler yaratıyor. Ekonomik zorlukların ağırlaştığı bu dönemde, taraflar arasında yaşanan sorunlar hem sosyal medyada hem de gündelik hayatta daha fazla görünür hale geldi. Ancak bu sorun, bir tarafın haklı diğer tarafın haksız olduğu bir mesele değil.
KİM HAKLI?
Kiralık konut bulmak her geçen gün zorlaşıyor. Arz ve talep dengesizliği, ekonomideki dalgalanmalar ve döviz kurlarının artışı gibi faktörler, kiraların hızla yükselmesine neden oluyor. Kiracılar, mevcut gelirleriyle yeni kira bedellerini karşılayamaz hale gelirken, ev sahipleri de gayrimenkul yatırımlarının kendilerine getireceği kazancı maksimize etmeye çalışıyor.
Bu durumda, kiracılar kira artışlarının sınırlanmasını isterken, ev sahipleri de enflasyonla birlikte artan masraflarını karşılayabilmek için kira bedellerinde düzenli bir artış talep ediyor. Hükümetin belirlediği yasal sınırlar dâhilinde yapılacak artışlar çoğu kiracı için yüksek bulunuyor, ancak ev sahipleri açısından da yetersiz görünebiliyor. Bu, iki tarafı da tatmin etmeyen bir döngüye yol açıyor. Öyle ki, bu döngünün bir sonucu olarak medyada zaman zaman kiracı ve ev sahibi arasında gerçekleşen, kimi zaman sözlü, kimi zaman ise fiziksel tartışmalara şahit olabiliyoruz.
KİRACILARIN YAŞADIĞI EKONOMİK ZORLUKLAR
Kiracıların çoğunluğu, sabit veya enflasyon karşısında eriyen maaşlarla geçinmeye çalışıyor. Artan kiralar, aile bütçelerini zorlamakla kalmıyor, temel ihtiyaçlardan da kısmalarına neden oluyor. Bazı kiracılar, kira artışını karşılayamadıkları için daha ucuz ama yaşam standartlarını düşürecek yerlere taşınmayı düşünüyor. Ne var ki, daha düşük kiralı bir daire bulmak da her zaman mümkün olmuyor.
Ekonomik belirsizlikler, kiracıların uzun vadeli konut güvencesini tehdit ediyor. Ev sahiplerinin kiracılarına yapılan artış tekliflerini kabul etmek zorunda kalan veya geçici çözüm arayışına giren birçok aile, her yıl kira yenileme sürecinde büyük bir stres yaşıyor.
EV SAHİPLERİNİN BEKLENTİLERİ VE HAKLARI
Bir diğer tarafta, artan yaşam maliyetleri ev sahiplerini de olumsuz etkiliyor. Özellikle küçük mülk sahipleri, gayrimenkullerinden elde ettikleri kira geliriyle geçinmeye çalışırken enflasyon karşısında bu gelirin eridiğini görüyor. Kiralardan gelen gelirleriyle yaşamlarını sürdüren ev sahipleri, kiracıların taleplerine anlayış gösterme noktasında sınırlı bir esnekliğe sahip.
Ev sahipleri ayrıca, konut fiyatlarının sürekli artmasıyla birlikte gayrimenkullerinin değerini koruma isteğiyle daha kısa vadeli kiracılara yönelmeye, hatta bazen kiraya vermek yerine satma alternatifine bakmaya başladı. Bu da kira piyasasında arzın azalmasına yol açarak sorunun daha da derinleşmesine sebep oluyor.
UZLAŞMA
Bu krizde tarafların karşılıklı anlayışla hareket etmesi büyük önem taşıyor. Her iki taraf da zor bir ekonomik süreçten geçiyor ve bu zorlukları aşmak için diyalog yolunu seçmelidir. Ev sahipleri, kira artışlarını belirlerken kiracının ödeme gücünü ve ekonomik koşulları göz önünde bulundurabilirken, kiracılar da kira bedelleri konusunda makul artışları kabul etme eğiliminde olmalı. Karşılıklı anlayışın olmadığı durumlarda ise sorunlar yalnızca büyüyor.
Ev sahibi ve kiracı arasındaki ilişki, yalnızca iki tarafı değil, toplumu ve ekonomiyi de doğrudan ilgilendiren bir konu. Bu ilişkide tarafların karşılıklı çıkarlarına saygı göstererek uzlaşmaya çalışması, sorunların çözümüne katkı sağlayabilir. Gerek ev sahipleri gerek kiracılar, içinde bulunduğumuz zor dönemin farkında olarak dayanışma içinde hareket etmeyi benimsemeli. Bu krizin etkilerini ancak böyle hafifletmek mümkün olabilir.