Kirli çıkı hikayesi

Erol Sunat

Uzun uzun zaman önce memleketin birinde selam almaz, selam vermez, dost bilmez, dostluk bilmez, kendinden başkasını düşünmez, olana bitene aldırmaz, düşen olsa kaldırmaz insanların yaşadığı bir şehir varmış.

Bu şehirde kimse kimseye iyilikte yapmazmış. Nasıl bir huyları varmış, neden böyle davranırlarmış akıl sır ermezmiş.

Kim ne kadar uğraştıysa bu insanları bu huylarından vazgeçirememiş. Tek sevdikleri şey altınmış. Altın lafı açıldığında akan sular dururmuş. Dur derlermiş, altından daha önemli mevzu mu var. Ortaya bir kese altın konsa, ortada ne dargınlık kalırmış ne küslük ne de kavga-dövüş.

Şehirde aslında züğürt gibi görünen o kadar çok kirli çıkı varmış ki, saymakla bitecek gibi değilmiş. Cimrilik denen illet de az değilmiş hani…

Şehir varlık içinde yüzse de yok, yok diye ağlanması meşhurmuş. Memleketin en meşhur gizli saklı zenginleri hep bu şehirden çıkar diye anlatılırmış.

Günün birinde, şehrin hanlarından birine garip mi garip bir adam gelmiş. Oturmuş hanın kapısına, sermiş önüne bir sergi, açmış avucunu, başlamış dilenmeye…

Ahali tutmuşlar adamı kolundan başlamışlar sürüklemeye… Defol demişler, bizim şehrimizde dilenci olmaz, dilenci barınmaz. Sana bu şehirde kimse tek bir akçe bile vermez. Sen de kimsin? Bu şehirden değilsin, bizim içimizden biriyle bir tanışlığın, bir akrabalığın da yok. Canına mı susadın sen?

Vali Paşanın muhafızları adamı zor almışlar ahalinin elinden.

Adamı çıkarmışlar Vali Paşanın huzuruna. Vali Paşa deli misin divane misin be adam demiş, niyetin kendini öldürtmek mi?

Adam, Vali Paşam demiş, az beni dinleseniz. Ben anlatayım, siz ondan sonra verin kararınızı. İnanmazsanız, atın beni bu şehirden. Sonra oturmuşlar baş başa bir süre konuşmuşlar.

Yabancı siz demiş bana izin verin, ben şehrin meydanında, Bedestende, Pazar yerlerinde dileneyim. Vali Paşa başlamış gülmeye… Tamam demiş biz de seni korumaya çalışalım bakalım neler olacak.

Ertesi gün adam, sermiş sergiyi önüne… Kimse dönüp bakmıyormuş bile. Öğleye doğru Meydana Vali Paşa gelmiş. Adamın önüne bir altın atmış. Bu altın şehirde anında duyulmuş. Bu işte bir iş var demişler. Bedesten esnafından bazıları da gelip adamın önüne birer altın atmışlar. Ahalinin ileri gelenleri de diğer günlerde altın atmaya başlamışlar.

Adamı Vali Paşa çağırtmış, yabancı demiş, nasıl vaziyet memnun musun? Kaç altın topladın şu üç beş gündür. Yabancı Vali Paşam demiş vaziyet bayağı iyi 150 altın topladım.

Vali Paşa dikkat yabancı demiş, ahali seni sınamaya başladı haberin olsun.

Ertesi gün, yabancının yattığı handaki odasına beş altı yüzü gözü sarılı adam girmiş. Biriktirdiği paranın tamamını almışlar. Kimse bizim paramızı bu şehirden götüremez, sen kendini akıllı falan mı sandın demişler, yabancıyı bir hayli hırpalamışlar.

Yabancı bir anda beş parasız kalmış. Öğleye doğru anca kendine gelmiş. Yabancının parasını kim çalmış, neden çalmış kimseden çıt çıkmıyormuş.

Yabancı kendine geldiğinde, doğruca Hancının yanına gitmiş. Hancı demiş, birileri benim odama girdi, beni hırpalayıp bütün paramı çaldı. Ancak ben kirli çıkı bir adamım. İstesem senin hanını alırım. Hatta Bedestenin yarısını. Hancı dilencilik bir oyundu değil mi demiş, yeminle biliyordum. Nerde senin paralar? Yabancı, size çok yakın bir şehirde demiş. Hancı yabancıya mükellef bir sofra kurmuş, kendi de fırlamış gitmiş dışarı.

Hancının kızı, yabancı demiş, babam ağaların yanına gitti. Bu şehirden olmayanın altını olması onun felaketi olur. Kimse gelmeden çık git bu şehirden. Ölmene gönlüm razı değil. Yabancı, hancının kızı demiş, sakın ben altın sevmiyorum deme. Kız konuşacağına hemen çık git demiş. Altını nereye sakladın, neresi o yer diye kim bilir kaç kişi gelecek? Seni ortadan kaldırıp neyin var, neyin yok hepsini alacaklar. Kaç git artık, durma.

Yabancı kimselere görünmeden çıkmış gitmiş handan dışarı.

Aradan bir ay kadar geçmiş. Yabancı yine çıkmış gelmiş hana. Hanın kapısından girdiği andan itibaren hancının adamlarına birer altın vere-vere gelmiş hancının yanına. Hancı demiş, bana eski odamı ver. Altınlarımı aldım geldim. Bu şehirde belki bir dükkân açarım, hatta evlenebilirim de.

Gece yarısına doğru, odasında derin bir uykuya daldığında, kapısı yavaşça açılmış, içeriye beş altı adam girmiş. Yabancı yatağının içine sakladığı kılıcını çekmiş. Odada bir süre kılıç şakırtıları duyulmuş. Hancı başlamış ellerini ovuşturmaya. Hancının kızı, eyvah demiş, yabancı öldü galiba. Ben ona git demiştim, gelme demiştim.

Hancı merakla yabancının odasının önüne geldiğinde kapı açılmış, yabancı elinde kılıcıyla çıkmış dışarı. Hancının adamları, saygıyla kenara çekilmişler. Hancının kızı ise sevinçle silmiş gözyaşlarını. İçinde kendine de anlatamadığı bir heyecan varmış.

Yabancı atlamış atına, varmış Bedesten Ağasının dükkanına. Dükkânın önüne vardığında ağa demiş, bu şehrin en kirli çıkısı sensin. Bu şehre dışarıdan gelen yabancıları soyup sağana çevirtende. Ağa, ne o yabancı demiş, yiğitliğin mi tuttu, yoksa geçen sefer yediğin dayak az mı geldi? Bu sefer kaç altın getirdin? Ya güzellikle ver, değilse biliyorsun, zorla alırım.

Yabancı inmiş atından, Ağanın yapışmış yakasına, başlamış sürüklemeye. Engel olmaya kalkanları kolundan savurup atmış. Ağayı şehrin meydanına getirip atmış, her ayağa kalkmaya çalıştığında vurmuş devirmiş. Ağa demiş, haksız yere kimden ne aldıysan vereceksin, ya da bu meydanda öleceksin. Şehrin ileri gelenleri, dur demişler, bırak ağanın yakasını. Ağamızı kimseye teslim etmeyiz, seni de bu şehirden sağ çıkarmayız.

Tam o sırada, meydana muhafızlar gelmeye başlamış. Ancak bu muhafızları şehirde bilende yokmuş, gören de. Muhafızların başı yabancıya Beyim demiş, emrin nedir? Yabancı, önce şu Bey geçinen, ağa geçinenleri yakalayın demiş, ondan sonra da bunların evlerini, mahzenlerini, kilerlerini, ambarlarını güzelce bir arayın. Ne buldunuz getirin yığın meydana…Birinizde Vali Paşayı davet edin…

Şehir ne oluyor ne bitiyor anlamadan ağalar, beyler kıskıvrak yakalanmışlar. Yabancı herkesi toplamış meydana. Az sonra Vali Paşa’da gelmiş durmuş yanına.

Ahaliden bazıları ağalarımızı, beylerimizi serbest bırak yabancı demişler. Değilse senin elinden zorla alırız. Pişmiş aşa su katmak senin neyine? Yabancı, bu şehre kim gelse, soydunuz demiş. Ya zorla elinden aldınız ya canıyla sınadınız, nasıl zengin olduğunuz meydanda, Kim bir kelam daha ederse, kellesini alırım. Kim elini beline atar kılıcına davranırsa onun da. Soygunculukla ve hırsızlıkla nam saldınız. Kirli çıkı olmanız bu yüzden, zenginliğinizde…

Bu devran böyle gitmeyecek. Bu şehre gelmeye korkar oldu herkes. Sultanımız bu işi çözmek için beni görevlendirdi. Onun fermanı elimde. Rahat durursanız, söz dinlerseniz, dediğimi yaparsanız ne âlâ, dinlemezseniz, işte kılıcım, işte askerlerim. Ahali çaldığı, çırptığı ne varsa getirmiş yığmış meydana. Meydanda altınlardan bir tepe oluşmuş.

Can korkusu herkesi öyle bir sarmış ki, canımdan vazgeçerim altınlarımdan geçmem diyenler bile ne aldılarsa, ne çaldılarsa getirip atmışlar meydana.

Yabancı bu şehirde demiş ahaliden tek bir kişi bana üzüldü. Tek bir kişi ardımdan gözyaşı döktü, endişe etti. Ardından da neredesin Hancının kızı demiş. Kız ahalinin içinden çıkmış Yabancının yanına gelmiş. İşte demiş bu kıza hayatımı borçluyum.

Sonra ne mi olmuş?

Yabancı ile hancının kızı evlenmişler. Ağalar, Beyler, itiraz edenler sürülmüş, şehir her türlü pislikten ve yanlışlıklardan arınmış. Bir daha da ne zorbalık yaşanmış ne de soygunculuk.

Şehir şehire, Yabancı yabancıya, Vali Paşa Vali Paşaya, Beyler Beylere, Ağalar Ağalara, Bedesten Ağası Bedesten Ağasına, Han hana, hancı hancıya, Hancının kızı hancının kızına, muhafızlar muhafızlara, ahali ahaliye benzer…

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.