Kış geldi bize, hoşgeldi

Rasim Atalay


Özlemle beklediğimiz, hasretini çektiğimiz, gelsin diye dualar ettiğimiz beyaz bereket sonunda şehrimizi de gözlerimizi de gönüllerimizi de kuşattı.


Rahmet, gecenin karanlığının gündüzün üzerini bir perde gibi örttüğü, şehrin derin bir gece uykusuna yattığı saatlerde sessizce kuşatıverdi şehri…


Sabahın gün ağarmadan yeni güne uyananlar beyaz bereketin ilk müjdecisi oldu.


Öyle insanlarımız var ki, sabah ezanlarıyla birlikte evden çıkmak zorundalar ki iş yerlerine yetişebilsinler, sorumlusu olduğu insanları iş yerlerine ulaştırabilsinler…


Kimileri de vardı ki, bu insanlar sabah kalkıp güne başladıklarında ulaşımda aksaklık yaşanmasın, yollar kar ve buz nedeniyle kayganlaşmasın, kazalar olmasın diye geceden teyakkuz haline geçmişlerdi bile.


Belediye çalışanlarının karla birlikte yoğun mesaisi başlamış, çalışanlar da bu mesaiyi çok özlemişti. Öyle ki, hem işlerini büyük bir gayretle yapıyor, hem de sabahleyin uyandıklarında görsünler diye o anı fotoğraflayıp sosyal medyalarında paylaşıyor ve şehir insanına armağan ediyorlardı.


Kış bize çok güzel geliyor…


En sevmeyenimiz bile çok seviyor aslında kış mevsimini. Rahmeti ve beyaz bereketi…


ŞEHRİN SİMGELERİ KARLA BÜTÜNLEŞTİ


Konya, buram buram Konya…


Her bir caddesi, her bir sokağı ayrı bir Konya…


Konya’yı Konya yapan simgeleriyle bir bütündür Konya…


Şehirlerin efendisi, güzellik abidesi, Peygamber’e işaret edilen mukaddes bir yer, belde-i muhayyeredir Konya…


Bu şehre ne kadar güzelleme yapsak o kadar çok yakışıyor.


Buram buram tarih, kültür ve medeniyet kokan Konya, karla kucaklaşınca şehrin simgeleri olan eserler de farklı bir görsel şölen sunuyor. Beyaz bir gelinlik giymişçesine kendini gösteren Alaeddin Tepesi ve Alaeddin Camii, Mevlana Müzesi, Mevlana Türbesi ve Sultan Selim Camii, Türbeönü Çarşıları, Tarihi Bedesten, Aziziye Camii, Sanayi Mektebi, Taş Bina, Kayalı Park, Kültürpark, gibi eserler görsel bir şölen sunuyor.


BEYAZ BEREKET ÇİFTÇİYİ DE MUTLU ETTİ


Rahmet ve bereketin en çok bekleyeni, en çok sevineni ve yüzünü en çok güldüreni belki de üreten kesimdi… Bir ayağı sürekli toprakta olan, tarlasıyla, bağıyla, bahçesiyle meşgul, üretmeye aşık, toprağına sevdalı ve suya hasret olan çiftçiler beyaz bereketi görünce öncesinde ettikleri dualar yerini şükre bıraktı. Rahmetin sahibine bu kez eller dua ve niyazın yanında şükür için, şükran duygularını ifade etmek için açıldı.


Belki birçoğumuz farkında değildik ve halen de değiliz ama gerçek manada kuraklık ve belki de uzun vadede kıtlık krizi ile karşı karşıyayız. Bu rahmet yeterli gelecek mi derseniz, görünen o ki daha fazlasına ihtiyacımız var. Yeraltı su seviyelerinin her geçen gün biraz daha dibe çekildiği, yer yüzünün kuruyup gittiği böylesi bir dönemde yapmamız gereken, daha önce olduğu gibi dua etmek, mülkün asıl sahibinden dilemek…


KAR ZULMETMEZ, TEDBİRSİZLİK ZULÜM OLUR


Bunca güzelliğin, bunca sevincin, bunca mutluluğun ve berekete kavuşmanın vermiş olduğu güzel duygu ve düşüncelerin yanında elbette ki olumsuzluklar da yaşanıyor. Kar, buzlanma, tipi ve benzeri tabiat olaylarına bağlı olarak yollarda zaman zaman ulaşımla ilgili sorunlar yaşanabiliyor. Bu sorunlar her ne kadar gelip geçici olsa da o anı yaşayan insanların sinir katsayılarını artırabiliyor.


Ancak insanımız dönüp kendine hiç bakmıyor. Kendinde hata, kusur aramıyor. Kendini kar gibi ak, karşısındakini kömür karası suçlu görüyor. Arabasının lastiğinden haberi yok, çıkmış yola… Sabah trafiğinin en yoğun olduğu saatte yanmış kırmızı ışık. Güç bela durmuş. Ama ışık yeşile döndüğünde hadi kalk kalkabilirsen. Araba gitmem diye inat ediyor, şoförü gideceksin diye… Be hey mübarek, kış lastiğin yoksa kayacağın, ulaşımı sıkıntıya düşüreceğin belli duruyor. Bu benim görüp şahit olduğum… Daha niceleri var. Şehirde irili ufaklı çok sayıda trafik kazası da meydana geldi. Ama bunların hiçbirinin suçlusu da sorumlusu da kar değildi. Kimse kusura bakmasın, kendi sorumsuzluğumuzun ceremesini çekiyoruz. Kimse Allah’ın nimetini suçlamasın, sorumlu tutmaya kalkmasın.


GÖKYÜZÜNÜN MİKROBUNU DA TEMİZLEMİŞ


Beyaz bereketin bir de sağlık boyutu var. Burayı da atlamamak gerekiyor. Hastalıktan kırılıp gidiyorduk ki halen de öyleyiz. Bir eve herhangi bir virüs musallat olduğu zaman evdeki herkesi yatağa düşürmeden çıkıp gitmiyor. Öyle lanet bir şey ki, içtiğin ilaç da fayda etmiyor.


Eskiler, ilk kar yere düştüğünde kar topu oynamamıza müsaade etmezlerdi. Yere düşen ilk karın kirli olduğunu, gökteki mikrobu yere indirip hapsettiğini söylerlerdi.


Şimdi de birçok kişi bu mikrobun kırılması için gökyüzünün temizlenmesi, bunun için de kar yağışının düşmesi gerektiğini söylüyordu. Bunu sadece sıradan insanlar değil aslında işin uzmanları, doktorlarımız da dillendiriyor, mikrobun kırılması için havanın temizlenmesi gerektiğine, bunun için de yağmur ve kar yağışına ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekiyorlardı.
İnşallah bu karla birlikte gökteki insan sağlığına zararlı virüs, bakteri ne varsa inmiş, havamız temizlenmiştir.


Ezcümle… Rabbim zaman zaman bazı nimetlerini üzerimizden bir miktar çekiveriyor… İşte o zaman anlıyoruz o nimetlerin kıymetini.


Allah, hiçbir nimetinin yokluğunu bize göstermesin… Amin.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.