Bölüm dekanının bi dolaplar çevirdiğini hissetmiştim. Bizi odasına çağırıp :”siyasi hedeflerim var benim, bana sıkıntı çıkarmayın “ demişti.
Yapılacak en doğru hareket çekip gitmekti. Hiç düşünmeden yapardım. Babam “o diploma alınacak” diye tutturdu. Dekan benim adımı Hizbullahçıya çıkardı. A A Hizbullah diye bir örgüt varmış. Sınıfları tek tek dolanıp “onunla kimse konuşmayacak” demiş. Dernek , radyo, il milli eğitim nereye gittiysem “mevcut anayasal düzeni bozmak” diye başlayan söylemler. Dedim: “siz şaka mısınız?” Bıraksanız düzeni, ben oturduğum evi değiştiremem.
Sürekli sorulan soru: “kim var arkanızda?” Kafalarında yarattıkları canavarın kafa kâğıdını bana tel zımbayla tutturuverecekler. Çok net: Kaçan kurtulur. Bu vakayı kullanarak bir yere varacaklardı.
Yanılmamıştım. Bu vakadan dört yıl sonrasıydı sanırım, haberlere bakıyorum. Bizim dekan demeç veriyor. Dönemin iktidardaki sol partisi milletvekili olarak.
-Cadı avı- durum siyaset ise tabanı en kolay bununla ikna edersin. Her zaman iş görür. Her kesimde iş görür. Pekî cadı yoksa ne yaparsın? Cadı icâd edersin. Yani kısa çöp bana çıktı.
Dekan siyasi rant için (millet vekili olabilmek için ) kapalı öğrenciler üzerinden politika üretmiştir. Yetkisini kötüye kullanmıştır. İşte 90- 95’li yıllar. O günlerde başörtülüler üzerinden kargaşa çıkarmak ve o kargaşadan rant sağlamak sıradan bir durumdu. Sonrasında ikna odaları icad edildi zaten.
Burada konu asla din değil, başörtüsü hiç değil. Tüm yeryüzü insanlığının bağlı bulunduğu asgari müşterek, (ortak evrensel ) değerler vardır. Meselâ konu hukuk, sağlık ve eğitimse adam seçemezsiniz. Seri katil düşüp başını yarsa sağlık hizmeti verirsiniz.” Zaten iki gün sonra idam edilecekti” diyemezsiniz.
Yıllar sonra durum “mağduriyet” olarak nitelendirildi. Bana kalırsa yaşananlar mağduriyet değildi. Çünkü gerçeklikten uzaklaştığınız kadar mağdursunuzdur. Bir yalanı yaşayıp kendini hep doğru yolda sanmak. Kurana göre şaşıranların ortak özelliği buydu, kendini doğru yolda sanmak. (zuhruf suresi, 37)
Helâk edilen kavimler anlatılır Kuranda. Enteresan, ilk hitap hiç “ iman edin “değildir. İlk çağrı takvayadır. “ela tettegun?” (Şuara Suresi, 106,124, 142) “Yanlışlardan sakınmaz mısınız?” Yani önce bi insan olun insan ! “imanında bir hayır kazanmamış kimseye imanı fayda sağlamaz .” (Enam Suresi, 158)
Ad kavmi zorbalık etmekten vazgeçmedi. “ve iza betaştüm betaştüm cebbarin” “Elinize bir imkân geçince onu zorbaca kullanıyorsunuz” (Şuara Suresi, 130) Kendi çıkarını adaletten önce kollarsan zorba olursun. Hud kavmi de zorbalık etti. Zorbalık akıl kıtlığının belirtisidir. Nitekim Lût Peygamberin helâkten hemen önce son hitabı şu olmuştur: “içinizde hiç aklı başında kimse yok mu?” (Hud Suresi,78) zorba değişime, gelişime kapalıdır. Tek derdi statükonun devamıdır. Onlar için birilerinin kurban edilmesi zorbalık değil, mecburiyettir. “statükonun devamı için bunu yapmaya mecburduk” derler, vicdanlarını oradan rahatlatırlar.
Yalnız, zorbalık etmenin nihai sonucu, zorbalığa maruz kalmaktır. Allah zalimlerin bir kısmını diğerine musallat eder. (Enam Suresi, 129)
Huzurlu mutlu günler dilerim.