Türk Milleti bin yıldır (belki de daha fazla) Anadolu’da. Çekmediği kalmadı. Tarihi kronolojiye dökecek değilim se de, Anadolu’yu yurt tutup vatan yapmak için çok bedel ödedi. Bu böyle.
Bundan sonra gıda arzımızda her türlü daralmaları çekecek gücümüz kalmadı. Kıtlığı çekmeye ne gücümü, ne tahammülümüz ve ne de sabrımız var.
Bugün bazı gıdaların arzında daralmalar oluyor ise bunun en önemli sebeplerinden birisi, hatta birincisi İSRAF’ tır.
Tarihi süreçte küresel ısınmanın etkisiyle yağışlarda azalmalar olduğu gibi, ısınmanın ve kuraklığın arttığı da ortada. Bilim adamları çok sık not ediyor; tedbir alın diyor, nerede.
Bu tüm dünyada böyle olsa da Ülke kuraklık riskini yaşayacak ülkelerin başında geliyor.
Kıtlık görmedim ama Kıtlık dönemlerini yaşayanları gördüm diye bir yazı kaleme almıştım. Kıtlığı çekenlerden biri de benim ailem, rahmetli anam ve babamdı. Babam İkinci Dünya Harbini yaşamış birisi olarak 1942-1946 arası 4 sene askerlik yapmıştı. O da anlatırdı: Çok aç günler geçirdiklerini, topçu olduğu için de kadanaların (topları çeken iri atlara denir) yemlerinden bahsederdi.
Anam da kıtlık gören birisi idi. 15 yaşında amcaoğlu babamla evleniyor, babam askere alınınca da çok kıtlık günlerini görüyor, yaşıyordu. Delikanlı çağımıza geldiği zamanlarda özellikle benimle dertleşir, dertleşirken de, o günleri yaşıyormuş gibi ağlardı.
Kaldı ki anam da babam da aynı sülaleden olup, babaları da köyün ağası durumunda olan bir aileden geliyordu. Kıtlıklar yılı olan 1928 senelerini birinciye ve 1935, 1939, 1942 ve 1945 kıtlıklarını ailece yaşamışlardı.
Tamam, da bundan sonra ne olabilir sorusuna cevap vermemiz gerekir. Nüfusumuz artmış, zengin ve çeşitli yemeye alışmış bir vatandaş grubu var, üretim de artmış ancak su arzında daralmalara bir de kuraklık eklenince mesele ortaya çıkıyor.
Tarım sektörünü ve son 20 senede üst seviyede teknoloji ile üretimi artırmış ve hatta artıya geçmiş bir iktidarı ve tarımcıları suçlayanlar, dönsün bir de kendilerine yani her türlü ihtiyaçlarını karşılamada ki kanaat ve kullanım ölçüsüne bir baksın. İsraf ediyorlar mı, bırakın tarımda kullanılanı, içme-kullanma suyunu doğru ve yeterince kullanıyorlar mı? Buna daha neler eklenir!
Önümüzde ki 1-2 ayda Anadolu da yeterli yağış olmaz ise kışlık üretim tehlikede olduğu gibi, yazlık üretim de tehlike ile karşı karşıya kalabilir. Bunu için d bazı tedbirleri özetle şöyle sıralayabiliriz:
Mevcut su potansiyeli dikkate alınarak sulanarak yetiştirilen ürünlere kısıtlı sulama yapılsın.
Büyükşehirlerde belediye ve şahıslara ait özel alanlara ait yeşil alanların sulamalarına ve havuzlarda keyif yapma işine son verilsin.
Sanayi sektörü de su kullanımında ölçülü olsun.
Turistik tesisler, oteller ve kamplarda her gün havlu-çarşaf değiştirilmeye son verilsin.
Özel alanlarımızda da kullanılan suyu asgariye indirelim.
Toprak ve su beraber vatanı tamamlayan ana faktörlerdir.
Bu ülkenin nimetlerinden faydalanıp, evliliklerini dahi gösteriş olsun diye başka ülkelerde yapan bazı sanat ve sanatçı sektörü için mesele yok. Onların bir kısmı en büyük kazanç kapıları olan bu ülkeyi terk edip başka ülkelere giderler. Biz gidemeyiz, zira bu beldeyi yurt edinmişiz. Kıyamete kadar buradayız.
İnşallah atlatırız ancak, durum ciddi, hep beraber tedbir almaya diyerek saygılarımı sunarım.