Kıyısındayız yolun, bugünün, yarının ve dahi ömrün.
Sonu yok sandığımız ne varsa kıyısındayız.
Bitmez deyip kucak kucak har vurup harman savurduğumuz ne varsa hepsinin gün gibi kıyısındayız.
Kıyamadıklarımızın, gözümüzün ucuyla bile bakmaya imtina ettiklerimizin de kıyısındayız.
Aslaların, olmazların, kesinlerin, keşkelerin bile kıyısındayız.
Hani küçücük bir dalga değiverse ayağımızın ucuna içine dalacak kadar kıyıdayız. Sorgulamaya fırsat bulamayacak, dünü ve yarını yok sayacak kadar yakınız. Çünkü insanız...
Düşmenin de kalkmak kadar tabii olduğu, ağlamanın da gülmek kadar sıradan olduğu bir handayız. Bu han ki nice sultanlara nice devranlara ev sahipliği yapmış tarafını seçeni seçtiği doğrultuda yeniden yolcu etmiş.
Pusulasını doğru şekilde kullanan ilerlemiş. Kullanamayan tökezlemiş. Cesaret edemeyen ise arafta beklemiş de beklemiş.
Rahmetle kimi zaman da zahmetle yıl denen zaman dilimini halka halka tamamlamış. Bir önceki halka bir sonrakine kılavuz olmuş. Tıpkı bugün gibi.
Bir de bakıyoruz ki o halkalar birer birer kaybolurken izleri ya yüzümüze çizgi ya yüreğimize serinlik bırakmış. Yaşam denen döngü su misali tükenip geçmiş.
Benim, sizin, hepimizin hayatı gibi. Deryaya bir taş atıp da o halkaların iç içe büyümesini izlediğimiz gibi izliyoruz bizlerde, yaşamın o mağrur ilerleyişini.
Kulağımıza küpe ettiğimiz sözlerle, boynumuza kolye diye taktığımız sevdiklerimiz bir de ayağımıza bağcık olan kederlerimiz yanımıza kalıyor.
Mühim olan hangi kıyıda olduğumuz, vuran dalgaları nasıl karşıladığımız...
Sevgi ve saygı ile...