Biz kendimize göre çok dirençliydik. Azmimiz vardı, hayallerimiz vardı, dostlarımız ve arkadaşlarımız vardı. Ardımızda dağ gibi duruyorlar diye düşündüğümüz hısım-akrabamız vardı.
İşimiz-gücümüz vardı.
Neşemiz yerindeydi. Havamıza diyecek yoktu. İçimizde ayakları yere basmayanlar, uçanlar, uçurulanlar, insanlara tepeden bakan, kendinden başka akıllı olmadığını düşünenlerimiz vardı.
Randevu alınmadan yanına varılamayan, erişilemeyen egolara sahip olanlarımız vardı.
Ne mi oldular?
Tarumar!
Virüsün dokunmadığına piyasalar, piyasaların dokunmadığına virüs dokundu.
Konya tabiriyle kalender olarak bilinenler, dünde kalenderdi, bugünde öyleler.
Onlar için piyasalar önce bellerini büktü, sonra kırdı, yere yapıştırdı. Sevdiklerini, saygı duyduklarını Korona aldı gitti.
Korona hiçbir şekilde adam seçmedi. Torpil geçmedi. Buğday tarlasına dolu vurması gibi, insanları biçti geçti.
Piyasalar, az gelirli, orta halli, orta halliden biraz daha iyi kim varsa, hepsine birden dokundu. Kimsede hal kalmadı! Çünkü, fiyatlar her Allah’ın günü gözümüzün önünde resmi geçit yapıyorlar.
Tam kapanma döneminde ne yapacağız?
Attık kendimizi eve, yokluğu, açlığı, parasızlığı, hayatı ve bayramı sığdırdık eve, İnsanlara kendi evlerinde oturacak, nefes alacak yer kalmadı!
İnsanlar duvarlar üstüme-üstüme geliyor deyince, bazıları o kadar da değil diyorlar ya…
Bu kadar sıkıntıyla, kapanın bakalım eve ne oluyor, neler oluyor?
*****
İnsanımız, bir yılı aşkın bir süredir virüs ve enflasyon stresi yaşıyor!
Doğalgaz ve elektrik faturaları ertelenmiş, bayramdan sonra ödenecekmiş!
Bayramdan sonra kim ödeyecek?
Yine biz!
Pamuk eller cebe denmeyecek mı?
Bunun adı borç öteleme!
Ne büyüklerimiz, en kurumlarımız insanımıza jest yapamadı!
Bu ay borcunuz yok, ben ödedim, biz ödedik diyemedi!
Bunun adı yarım elma gönül almaydı.
Bunun adı, yanındayız demekti!
Sizi unutmadık demekti!
Böyle bir dönem yüzlerce yılda bir gelirdi, geldi bu dönemde çıktı karşımıza!
Bayramdan sonra ne olacak? Ödeyen ödeyecek, ödeyemeyenin doğalgazı, elektriği kesilecek!
Para bulursanız açtıracaksınız!
Birde sizden açma-kapama parası açacaklar!
En azından bayramdan sonra deniyor diyebilirsiniz!
İnsanların bu durumu düşünmekten uykusu kaçar mı, kaçmaz mı düşünen yok!
Şimdi efendim 17 gün kapanıyoruz!
Aylardan Ramazan, önümüz bayram, parası olana her gün bayram, olmayana nasıl bir bayram gelecek?
Susmak, konuları ve gündemi değiştirmek, çaresizlere çare değil, dertlere derman değil!
Kapısı çalınmayanlarımız var!
Halin nedir diye sorulmayanlarımız var!
*****
Uzun Pandemi döneminde, geçirdiğimiz travmalar, yaşadığımız şoklar ve hayal kırıklıkları, vefasızlıklar, karamsarlıklar, ümitsizlikler, güvendiğimiz dalların elimizde kalması, güvendiğimiz dağlara metrelerce kar yağması, kendimizi çığların altında kalmış gibi hissetmemiz, olağanüstü bir dönemden geçiyor olmamızın birkaç cümleyle anlatılmaya çalışılmasının nişanesi!
Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmaz denmiş.
Kim kimi üzerse, üzdüğüyle kalmaz bilesiniz!
Üzülenlerin, üzgünlerin ahı yerde kalmaz!
Kim birinin güvenini boşa çıkardıysa, güvenini sarstıysa, o güven sarsılmaya görsün, incinmeye görsün, taş basar bağrına küser gider.
Geri döndüremezsiniz, geri çeviremezsiniz!
Kim kime yalan söylediyse, yalanlarına devam ettiyse, söylediği yalanların tam ortasında kalakalır.
Hakkın adaleti, insanların adaletine benzemez, zerre miskal şaşmaz!
Kim kimi kandırdım diye düşünüyor da, aldattım diye seviniyorsa, kanan da, aldanan da kendi oluverir de anlamaz!
*****
Kalp kıranların, o taş kalpleri eğilmez, bükülmez kırılmaz sanırsınız.
Kalp insanın elinde olsaydı, dedikleriniz doğruydu.
Gün gelir taş kalpler mum gibi yumuşar, hiç ağlamaz sandıklarınız hüngür hüngür ağlarda görenlerin inanası gelmez.
Pişman olur da, dünyanın sonu geldi galiba dersiniz, başına taş değil, kaya düşmüş bunun diyenlere rastlarsınız!
Kalp kıran ben kalplerini kırsam da benden vazgeçemezler, bir şekilde telafi ederim diye düşünenler olabilir.
Lakin, o günler, bu günler değil! Kalp bir değil, defalarca kırıldı. Halini arz edenin, durumunu açıklayanında kalpleri kırıldı. Hali, ahvali görülmeyen, bilinmeyen sesi duyulmayan, kimselere ulaşamayan insan ne yapar?
Bunun cevabını merak etmeyen yok!
*****
Birde yol meselesi var…Yolcular, bilmezler mi ki, yol mihenk taşına benzer, yolun inişi de vardır yokuşu da. Keskin virajları da vardır, uçurum kenarından geçenleri de.
Yolcular çıktıkları o uzun yolculukta, yola kiminle çıktıklarını, yolda neler olacağını bilemezler.
Yol baştanbaşa maceradır.
Aynı yolda yürüdüklerini zannedenler bir süre sonra bakarlar ki, yol arkadaşlarının kafasında kuyrukları birbirine değmeyen tilkiler dolaşıyor. Sineğin yağını hesap ediyor!
Hoşgörüsü kayıp, acımasız, hatta vicdansız bir hal alıyor yola devam ederken. O yolda yarı yolda bırakma, yeni yol arkadaşlarıyla değiştirme ihtimali de uzak değilse, ne yapacaksınız?
Yarı yolda bırakanları, sizi yolda değişenleri, vefasız davranışlar gösterenleri ne yapmak lazım?
Bu soruların cevapları, bayram sonrası ve daha sonraki günleri işaret ediyor!
*****
Sevgili büyüklerimiz!
Birlik ve beraberlik diyordunuz ya hani!
Bugün, birlik ve beraberlik, düşenin elinden tutmak, düşkün ve yoksul milleti doyurmak!
Sıkıntısını her neyse çözmek, kördüğüm olmuş ne varsa kesip atmak!
Ferahlatmak, rahatlatmak, yüzlerini güldürmek!
Hele ki böyle bir dönemde…
İnsanlar efkârından sokağa çıkamıyor, psikolojileri paramparça, Onun içindir ki, ihtimaldir, bayramdan sonra, kızmaca, darılmaca yok! Neyi ötelediyseniz, insanımızda sevgisini, desteğini bayramdan sonrasına öteledi. En azından manzara öyle görünüyor!