Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yalnızlığımı biliyorum. Ama mücadelemi sürdüreceğim. Kararlıyım.” şeklindeki açıklaması, milletimiz nezdinde geniş yankı buldu. İçten içe O’na gönül veren milyonların hissiyatı kabardı. Sosyal Medya’da Erdoğan’a inanılmaz destek verilerek yanında olduğu adeta haykırıldı.
Erdoğan, aslında buna benzer açıklamaları daha önceleri de yapmıştı. Nedense zaman zaman duygu ve hissiyatını, içinde bulunduğu ruh halini, yalnızlığını milletiyle paylaşma gereği duyuyor. Adeta milletiyle dertleşiyor böyle yaparak.
Arkasında milyonlar olduğu halde, % 52 oy ile millet desteğini arkasına alarak, ilk defa halkın oylarıyla Cumhurbaşkanı seçildiği halde, O’nu bu hissiyat içerisinde bırakan durumlar nedir acaba?
Gezi olaylarını, 17/25 Aralık operasyonlarını, 15 temmuz ihanet kalkışmasını, milletiyle birlikte göğüsleyip bertaraf ettiği halde neden hâlâ mücadelede yalnız kaldığı fikrine ve düşüncesine sahip ola ki?
O’nun böyle düşünmesine neden olanlar ve mücadelesinde yalnız bırakanlar kimler acaba?
Başından beri güç odaklarına karşı beraber yürüdüğü milletimiz olmadığına göre Erdoğan, kimleri kastediyor?
Neden O’nu yalnız bırakıyorlar?
Neyi hesap ediyorlar?
Neyi bekliyorlar?
Neyin peşindeler?
Bunu nasıl yapabiliyorlar?
Cevap bekleyen sorular, aslında cevabı olmayan sorular. Ya da cevabı baştan belli sorular.
Üstad Necip Fazıl’ın ifadesiyle akıl, olmazların zoru içinde gerçekten.
“Akıl, olmazların zoru içinde.
Üst üste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?”
Hal böyle iken Erdoğan, bunu hak etmiyor. Bu yalnızlığı O’na reva görenler yanlış yapıyor.
Erdoğan güzellemesi yapmak falan derdinde değilim.
Zaten ihtiyacı da yok. Ama, O yiğidin hakkını da teslim etmek lazım.
Elbette seveni de var, sevmeyeni de. Bir sözüyle, üstelik tankıyla, tüfeğiyle, F16 uçaklarıyla darbe gerçekleştirmek üzere harekete geçmiş ihanet şebekesine karşı milletini harekete geçirebilen adamın zaten var olan karizması daha da artmış durumda. Doğal olarak liderliği de pekişti. Buna rağmen müzmin Erdoğan karşıtları da hala var ve olacak da. Hem de iflah olmaz şekilde.
Ulvi değerlere meftun olanları O heyecanlandırdı, O yüreklendirdi, atılgan olmayı, korkmamayı O öğretti kitlelere,
Ümitsizliğe ve yılgınlığa düşmemeyi O, adeta uygulayarak gösterdi cümle aleme.
Hep yüreğinden konuştu, harbi ve hasbi konuştu,
"One minute" demenin aslında kokuşmuş dünya sistemine dur demek olduğunu O haykırdı.
"Dünya beşten büyüktür" derken mazlumların, mağdurların, ezilmişlerin gür sesli ve yürekli sözcüsü oldu.
"Müslümanım" diyen herkesin izzet ve şerefine sahip çıkması gerektiğini, haksızlık karşısında "kim ne der?" bahanesinin arkasına sığınmadan, eğilmeden, bükülmeden, dimdik durmak lazım geldiğini de O, inançlı yüreklere hissettirdi.
Haklı olarak gönüllerde müstesna bir yer edindi. Şurası kesin ki; Erdoğan, devletinin ve milletinin menfaatleri, istikbalin itibarlı Türkiye’si hedefinin peşinde olduğu, istikamet üzere bulunduğu sürece, ikiyüzlü Batı Dünyası’na, AB ülkelerine, içerde ve dışarıdaki fesat odaklarına, faiz lobilerine rağmen milletinin hiçbir lidere nasip olmayacak teveccühüyle karşılaşacaktır.
Lakin, O'nun başarısı ve iktidarı üzerinden güç ve makam devşirenler, bırakın O'nun heyecanını yakalamayı, O'nu ya anlamadılar ya da kolay olanı tercih ettiler. Heyecansız, durağan ve dertsiz insanlar kime, ne verebilir ki? Bunların vatana, millete, kutlu davaya ne faydası olabilir ki?
Kaybettiler, korkak ve heyecansız olanlar. Hiç şüphesiz kaybetmeye devam edecekler.
Erdoğan’ı yalnızlığa itenler de bunlar kanaatimce. Gerek siyasette, gerek bürokraside ve hatta sivil toplum kuruluşlarında bile O’nun liderliğine konjonktürel olarak bakanların, hızına doğal olarak ayak uyduramayanların varlığı da bir gerçek.
Bilinen diğer bir gerçek ise, O’na inanmayanların, inanmadığı halde bulunduğu makamı koruma veya daha da yukarılara yükselme arzu ve iştiyakıyla hareket edenlerin, ya da hızına yetişemeyenlerin öyle ya da böyle vagondan inmek zorunda kaldıkları/kalacakları.
Ötelere doğru kutlu yolculuk ise devam edecek, hakkı ve hakikati haykırmaya, mazlum ve mağdur coğrafyanın yürekli sesi olmaya devam edecek.
O yürüyecek, O’nunla birlikte bir millet yürüyecek.