TARİHE YOLCULUK (215)
- İnsanı baştan aşağı bir benzerini kopyalamak mümkün mü? Bilim insanları teknik olarak bunun mümkün olduğunu söylüyor. İnsanlığın genetik kodlarıyla oynayanlar, insan yedek parçası mı yoksa genetik silahlar mı üretti?..
KOD bizim sözlüklerimizde “Bir bilgiyi ifade eden remizler (semboller) sistemi. Şifre. Kanun, kanunname” olarak tanımlanıyor.
“Bir bilgiye ulaşabilmek için kullanılan simge ya da simgeler dizisi” olarak ta tarif edilebilir. Hollywood yapımı “Kod Adı Kılıçbalığı” ve “Kod Adı Londra” gibi sinema filmleri olduğu gibi savaş sahneleriyle dolu bilgisayar oyunları da mevcut. Bizde ise “Kod Adı Yeşil” olarak medyada epey tartışılan ve konuşulan derin devletin “kara kutusu” olduğu iddia edilen casus Mahmut Yıldırım’la ilgili kitaplar yazıldı ve hikâyeler ile çeşitli senaryolar ortaya atıldı. Sağlık sektöründe kullanılan beyaz, mavi ve pembe kodlardan tutun bu semboller ile şifrelerin kullanılmadığı yer hemen hemen pek kalmadı gibi.
Yâni sizin anlayacağınız “kod” hayatımızın birer parçası haline geldi/getirildi.
Büyük bir kısmı kozmik âyetlerden teşekkül eden Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bile şifreli âyetler var. İnsanın DNA’sı ve gen haritası bile kodlardan oluşuyor. Hücreler ise apayrı bir âlem…
Gıda sektöründe de endüstrinin bu sahaya el atmasıyla birlikte binlerce, milyonlarca kod sistemi ve kod okuyucu aletler AVM ile banka sektörü ile diğer sektörlerde şifreli yazılımlarla birlikte insan hayatının bir parçası haline geldi/getirildi. Genetiğiyle oynanmış yiyeceklerden tutun GENOM projeleriyle birlikte hayvanlardan sonra insan denilen meçhul varlık üzerinde nereye varacağı pek kestirilemeyen birtakım çok tehlikeli deneyler devreye sokuldu.
ABD Başkanı Bill Clinton, Birleşik Krallık Başbakanı Tony Blair ve özel şirketleri temsilen Celera Genomics yetkilileri, 1990’larda başlatılan İnsan Genom Projesi’ni 26 Haziran 2000 yılında ilk ayağının tamamlandığını dünya kamuoyuna açıkladılar. İnsan Genom Projesi “İnsanın genetik kimlik kartı olan DNA’nın tam bir haritasının oluşturulmasına yönelik” bir projeydi ve 16 ayrı merkezde yürütülen araştırmaların, insan genlerinin yüzde 97’sinin çözüldüğüne ve bu genlerin yüzde 85’inin de doğru şekilde sıralandığına işaret ediyordu. Sanger adlı Genetik Araştırmalar Merkezi’ne 210 milyon sterlin tutarında katkıda bulunan Wellcome Vakfı Başkanı Dr. Michael Dexter, “İnsanın gen haritasını çözmek, insanın aya ilk kez ayak basmasıyla karşılaştırılıyordu. Ama ben inanıyorum ki, bu aya gitmekten de önemli bir gelişmedir” diyecek ve bulguların sadece aya ilk kez ayak basılması değil, tekerleğin icadından da önemli olduğuna işaret ederek şu ifadelere yer verecekti: “Çünkü bu, insanlık var oldukça önemini koruyacak ve kullanılabilecek bir bilgidir.”
10 yıllık araştırmalar neticesinde ortaya çıkan bilgiler şöyleydi:
İnsan vücudundaki 100 trilyon hücredeki DNA kodlarının her birinde 3 milyar karakter var...
Eğer insan vücudundaki bütün DNA'lar ard arda eklense dünya-uzay arasındaki mesafe 600 kez katedilirdi...
DNA içindeki bilgi 61 metre kalınlığında bir kitap olurdu...
DNA'lardaki genlerin yüzde 97'sinin işlevi bilinmiyor...
İnsanlar arasında, DNA sadece yüzde 0.2 farklılık gösteriyor...
Dexter ayrıca, çıkan sonuçlara dayanarak kanserden kalp hastalıklarına varıncaya pek çok hastalığın önlenmesinin mümkün olabileceğini de anlatmıştı.
Amerikan ve İngiliz bilim adamlarının yaptıkları araştırmalar, insanların genetik açıdan yüzde 99.8 oranında birbirlerine benzediklerini ve farklılıkları da geriye kalan binde 2 oranının belirlediğini ortaya koyuyor. Gen Projesi sayesinde yapılacak ilaçlar, kimya ve ilaç sanayii uzmanlarına, Alzheimer’den astıma, kalp hastalıklarından vereme kadar her türlü hastalığı tedavi imkânı sağlayacaktı. Bilim adamları, daha önceki açıklamalarında DNA haritasını çıkarmak üzere başlattıkları çalışmanın üçte ikisini tamamladıklarını açıklamışlardı.
Proje sayesinde tıp biliminin ciddi biçimde değişikliğe uğrayacağı, ayrıca Amerika’da sağlık sektörünü elinde tutan küresel ilaç şirketlerinin bundan önemli kazanç sağlayacağı da belirtiliyordu. Proje, kanserden depresyona ve hatta yaşlılığa kadar tüm hastalıkların teşhis ve tedavisinde devrim yaratacaktı. İnsan Genom Projesine karşı çıkanlar çevreler ise, gelişmenin, kişi mahremiyetini tehlikeye atacağını ve istihdamdan sigortaya kadar günlük yaşamın her alanında “genetik ayırımcılığa” yol açacağını ileri sürdüler. Bilim adamları, DNA haritasında 3,2 milyar adet “kimyasal molekül” bulunduğunu ve bunların teker teker okunması gerektiğini de belirtmişlerdi.
“GEN HARİTASI KÂBUS GETİRECEK”
Bazı gruplar genetik araştırmalara ahlâkî açıdan eleştiriler yöneltirken dinî çevreler ise, genetik bilgilerin, insan yaratılmasında kullanılması halinde 21’inci yüzyılın bir kâbusa dönüşebileceğini savunmuşlardı.
İşte zurnanın “zırt” dediği delik de tam burası.
15-20 yıldır bu projeyle uğraşanlar iyi niyetli olduklarını şimdilik ispatlayabilmiş değiller. Klonlama teknolojisiyle birlikte genetik kopya ürünü Dolly adlı koyunu bilmeyen yoktur sanırım. Şimdi sıra insanın kopyalanmasına geldi.
İngiliz bilim adamları yoksa insanı kopyaladılar mı?..
YARIN: Edebiyatımızdaki zihniyet problemi ve Ahmet Sevgi…