“Ben namaz kılarken görüyorsunuz. Ben nasıl kılıyorsam sizde öyle kılın” hadis-i şerifini hatırlatarak sohbetine başlayan Hasan Hüseyin Varol Hoca’mızı epeydir dinlememiştim.
Birlik Vakfı Konya Şubesi’nde Cumartesi günü Birlik’teydik.
Hocamızla göz göze ve kalp kalbe gelerek hasret giderdik.
Kur’an’dan Kıssalar’ı anlattı. Bazen duygulandı. Âyet ve hadisleri okurken gözlerinden yaş geldi. Peygamber Efendimiz’e, nasıl namaz kılacağını her beş vakitte gelerek Cebrail Aleyhisselâm’ın öğrettiğini ifade ederek “Vahiy işte bir başka şekilde bu” dedikten sonra “bizde ona bakarak kılıyoruz. Bu bir taklittir. Bizden öncekiler böyle yapınca bizde onlara uyuyoruz. Şimdi birtakım adamlar çıkmış; peygambere ne gerek var diyorlar. Peygambersiz bir din istiyorlar. Sebebi; nefisleri onlara müsaade etmiyor. Rasûlullah’ın yaptığı şeyleri yapmaya cesaretleri yok. Herşeyden evvel inançları yok. İnanan insan hiç yüksünmeden onu yapar ve taklit eder. Böyle nesiller türüyor. Kimisi Paygambersiz bir din ister, kimisi de Kur’an’sız bir din ister” dedi.
Ras’ulullah’ın mevki’i nedir, makamı nedir, görevi nedir? Sorularını sorduktan sonra sohbetine devam eden Hasan Hüseyin Varol Hoca, Hz. Âdem Aleyhisselamın “Beşerin Babası” olduğunu belirterek Rabbimizin azabından O’nun emrine uyarak. O’na isyan etmeyerek korunmamız gerektiğini söyledi.
İnsanın “bir tek nefisten” yaratıldığını ve eşini de ‘nefsin vahideti’nden yarattığını dile getiren Hasan Hoca, beşerin aslının böyle yaratıldığını fakat henüz adının “Âdem” olmadığına işaret ederek nasıl yaratıldığının Kur’an’da anlatıldığını da söyledi. Eşinin nasıl yaratıldığının açıklanmadığını ve bunun da ilmin araştırılması gereken alanları arasına girdiğine dikkati çeken Hasan Hoca, hem erkeklik hem de kadınlık vasıfları kendinde bulunan o ilk nefsin –Allah’ın ortaya koyduğu kanunla- ikiye bölündüğünü tasavvur ettiğini kaydetti.
Hucurât suresi 13. âyeti kerimeyi okuyan Hasan Hoca, evirip çevirip insanın maymundan geldiğini iddia eden ve ortaya atan Evrim Teorisi’nin de safsatadan ibaret olduğunu belirterek buna misal olarak örümcek fosilini gösterdi. Bize, Kur’an’ın bir diğer isminin de “RUH” olduğunu hatırlatan Hasan Hocaefendi, “Eğer Kur’an bir insanın kalbine girerse onun ruhunu değiştirir. Tabiatı Kur’an tabiatlı olur. Eğer toplumun kalbine girerse Kur’an onun da ruhu haline gelir. Kur’an’ın bir diğer ismi de ruhtur” şeklinde açıklık getirerek vahyi de; “Allahû Zülcelâlin zatına mahsus olan ilim ile indirilen şeydir. Gerçek mânâda ilim vahiydir. Vahyin dışındaki ilimler beşerî ve tecrubîdir” dedi. İnsanların yeryüzüne kavga etmeleri, savaşmaları için değil “tanışmaları, konuşmaları, anlaşmaları” için indirildiğinin Kur’an’dan haber verildiğini dile getiren Hasan Hoca, temelde Hz. Âdem’den geldiğimizi ve dünyadaki ilk topluluğa peygamber olarak geldiğini de belirterek “İnsanlar tek ümmet ve tek topluluk halindelerdi. İhtilafa düşüp bölündüler. Kabilelere, kavimlere, halklara, guruplara, aşiretlere ayrıldıklarından dolayı yeryüzüne yayıldılar ve ulaşmadıkları yer kalmadı.
İnsan soyunun hayatında “Tümden gelim” ile “Tüme varım”ın var olduğunu açıklayan Hasan Hoca, bundan böyle ‘tüme varım’ın olacağını, parçalanmalar ile bölünmelerin azalacağını ve BM’nin fonksiyonunun artırılması durumunda tüme varım metodunun bir nebze gerçekleştirilebileceğine dikkati çekti.
Kâinat Devleti’nin Yaratıcısı ve Reisi’nin Cenab-ı Hakk olduğunu belirten Hasan Hoca, kâinatı yaratan zâtın isminin de “Allah” olduğunu söyledi. Kâinatı yaratan, koruyan, besleyen makamın adının ise “İlâh” olduğuna işaret eden Hasan Hoca, “Lâ ilâhe illallah Muhammedun Rasûlullah” kelime-i tevhidi de “Allah’tan başka ilâh yoktur. Muhammed de yeryüzündeki insanlara gönderilmiş o Allah’ın elçisidir” şeklinde açıkladı.
ELÇİSİZ DİN OLMAZ
Cenab-ı Hakk’ın peygamber, resul, nebi olarak kendi koyduğu yasak ve kuralları yeryüzündeki insan topluluklarına (ümmetlere) elçiler gönderdiğini kaydeden Hasan Hoca, “Peygambersiz ve elçisiz bir din olmaz. Kur’an-ı Kerim Peygamber Efendimiz’in en büyük mucizelerinden birisidir. Yâni insanlar onun gibi bir kitap getirmekten aciz kalırlar. Ve bu, bir peygamberin Peygamberliğinin delilidir. Hz. Muhammed’in en büyük delillerinden birisi de bu Kur’an-ı Kerim’dir.” dedi.
Kur’an’ın gelmiş, geçmiş ve gelecek bütün insanlığa hitap eden tarihî bir kitap olduğunu da ifade eden Hasan Hoca’nın cihad ve Osmanlı, Nuh Kıssası ile alâkalı çok düşündürücü beyanlarına da kaldığımız yerden inşaâllah devam ederiz.
AZİZİM DİYOR Kİ…
“Konuşmanın anahtarı sorudur.” (Hadis-i Şerîf)