Konya kamuoyunun baskısı üzerine bir firmaya ihale edilen Konya Kitap Günleri, hatasıyla sevabıyla sona erdi.
Yer ve mekân olarak Mevlana Kültür Merkezi'nin koridorları ve katları bu fuara uygun olmadığı, stantların dizilişiyle ortaya çıktı. Bu vesileyle Konya'da, merkezde, herkesin gidip gelebileceği, görebileceği ve rahatça kitap alışverişinde bulunacağı doğru dürüst bir kültür merkezinin muhakkak yapılması gerektiği de böylece anlaşıldı.
Bu kitap günlerinde (zaten fuar değildi) Konya'dan yayınevlerinin bir elin parmakları kadar az oluşunu neye yormak veya yorumlamak lâzım.
Ben Konya tarihini, kültürünü ve sosyal yapısını merak eden bir gazeteci ve yazar olarak haliyle Konya'yı ilgilendiren ve daha çok Konya tarihi ile folklorunu öne çıkarak kitap ve eserleri bu Kitap Günlerinde aramama rağmen pek bulamadım. Çünkü şehrimizden Kitap Dünyası (Rumî) ve Çizgi Kitabevi gibi daha pek çok yayınevi bu Kitap Günleri'nde yoktu. Neden stand açmadıklarına dair Mustafa Çalışkan Bey, sosyal medyadan açıklama yaptı. Özel bir şirket organizasyonu olduğundan çok para istemişler. Kitap Günleri hafta sonları çok kalabalıktı. Bu olumlu bir gelişme. Kitap aldığımız kadar o kitapları okuma zahmetine katlanmamız da gerekiyor. Oku/okuma/okumak eylemi “İKRA”dan geliyor. İkra denilince bunun içine tabiatta ve kâinatta gördüğünüz her şey geliyor.
Biz gençliğimizde beğendiğimiz bir kitabı okur ve o kitabın bir de kritiğini yapardık. Bu okumayı güzelleştirip o kitapta yazılı olanların beyinde daha kalıcı hale gelmesi açısından iyi bir uygulama biçimiydi. Bunu üniversite gençliğinde, STK'ların düzenlediği okuma günlerinde gözlemleyerek ilerisi açısından, yarınlarımız ve geleceğimiz adına ümit verici gelişmeler olarak değerlendiriyorum. İlkokuldan başlamak kaydıyla üniversitelere kadar Okuma Günleri ve Kitap Günleri devamlı düzenlenmeli. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim başta okunmalı, hadislerle birlikte tefsir edilmeli.
Okuyan milletler ve devletler, okumayan milletler ve devletlerin her zaman önündedir.
***
Konya Kitap Günleri'nden bir tanesi Gazeteci-Yazar Çetin Oranlı'nın hediyesi olan "Sözün Ardı" olmak üzere yedi kitap aldım. Bunlar Şeyh Galib'in "Hüsn ü Aşk"ı, Halil İnalcık'ın "Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600)" ve "Osmanlı'da Devlet, Hukuk ve Adalet" ile Nurettin Topçu'nun "Ahlâk", "Türkiye'nin Maarif Dâvası" ve "İslâm ve İnsan Mevlâna ve Tasavvuf" adlı eserleri idi.
AYRAÇ
Bildiğiniz gibi “ayraç”ın iki anlamı var.
“Metin içinde yer alan sözün metin veya cümle dışı olduğunu belirtmek için kullanılan noktalama işareti, parantez, muteriza.
Kitap sayfaları arasına konulan ve kalınan yeri gösteren, ekseriya kartondan kesilmiş parça.”
Kitap Günleri’nde bir yayınevi standında “AYRAÇ 1 TL.” yazısı dikkatimden kaçmadı."1 TL'ye ayraç mı olur?" demeyin. Kapitalist veya Liberal ekonomik düzenin gözünü ‘Ayraç’lara kadar diktiğinin kanıtı bu. Kitabevleri zaten sattıkları kitapların arasında veya satın aldığınız kitabı naylon poşetlere koyarken içinde hediye olarak veriyorlar.
Bana göre bu ayraçlar kapitalist ticaretin bir aracı olmamalı ve yapılmamalı. Bu ayraçlar bedava olmalı.
MEDYATİK OLMAK BÖYLE BİR ŞEY…
Bu kitap günlerinde medyatik olmanın nasıl bir şey olduğunu da gözlemledim.
Tarihçi İlber Ortaylı’nın kitap imza törenine, gazeteci olmama rağmen güç ulaştım. Sürekli Sarı Basın kartım olmasa o özel güvenlik görevlilerini zor aşardım. Tarihçimizin başı okurlarıyla çok kalabalık olduğu ve kuyruğun ucu birinci kattan başladığı için kendisini ne yazık ki sorularımla konuşturamadım. Resim çekmekle yetindim. Popüler ve medyatik tarihçimize, ancak “şehrimize hoş qeldiniz, aruv bolunuz” diyebildim. Kitaplarını imzalamaktan sohbete vakit bulamadı. Yazarlarımızın ekseriyeti bu kitap günlerinde konuşamadılar. İlber Ortaylı diyor ki, “Osmanlı bilmeyen tarihçiler İngilizce bilmekle övünüyor. Bre cahiller! Osmanlıca bilmeden tarih olur mu?”
***
Kitap günlerinin ikinci hafta sonu cumartesi, hava soğuk olduğu için fazla kalabalık değildi. Hanefi Avcı, kitaplarının başında yalnızları oynuyordu. Bu Kitap Günleri’nin en hoşuma giden tarafı ise, Geçmişten Günümüze Konya Gazeteleri ve Dergileri Sergisi oldu. Birde Prof. Dr. Caner Arabacı’nın konuşması. Bu konuşmayı sergiyle birlikte ayrıca değerlendireceğim.
Daha güzel, daha iyi ve profesyonel organizasyonlarla birlikte “Hah işte şimdi olmuş. Düzenleyenlerin ellerine sağlık" diyebileceğimiz Konya Uluslararası Kitap Fuarları'nda buluşmak dileğiyle...
AZİZİM DİYOR Kİ…
Ben belediye başkanı olsam Konya'nın merkezi yerinde olan Eski Stadyumu; “Spor ve Kültür Merkezi” yapar, Türkiye ve Dünya ölçeğinde Millî (ulusal) ve Milletlerarası (uluslararası) Kitap Fuarları'nın açıldığı bir mekân haline getirirdim.