Rahmetli Aşık Veysel, “Mecnunum Leylamı gördüm!” adlı içli türküsünde, Mecnun ve Leyla hikayesine, Veysel’ce bakar, Veysel’in dilinden seslenir.
Konya denen Mecnun’un Leylası ise Akdeniz’dir. Konya’nın Akdeniz için onlarca yıldır yaktığı türküleri, bestelediği şarkıları, aşmaya çalıştığı başı dumanlı dağları bilir misiniz?
“Aşan bilir karlı dağın ardını / Çeken bilir ayrılığın derdini” diyen Karacaoğlan haksız mı?
Konya kadim topraklar üzerine kurulmuş,
Kadim bir şehir, kadim bir Başkent olarak, hiçbir şeyi unutmaz.
Konya gibi şehirler göz önünde olan şehirlerdir. Haset edilen, kıskanılan, daha ileri gitmesine nasıl engel oluruz denilen!
Bu şehrin halinden anlayanları, kenarlarda bekletip, yazık ede ede, gelinen nokta budur.
Kadim şehirlerde, “Adım Hıdır, elimden gelen budur” diyemezsiniz, derseniz şehrinize yazık edersiniz, şehri üzersiniz, yaralarsınız!
Bu şehrin ruhunu okuyanlar,
Dönem dönem Konya’yı şaha kaldırdılar.
Yerinde sayan mesafeler, uzaklıklar kapanmaya başladı.
Konya, geç kaldığı, geç bırakıldığı, kaybettiği, ona kaybettirilen zamanları,
O dönemlerde koşa koşa telafi etme çabasına düştü.
Lakin nefesi, Akdeniz’e ulaşmaya yetmedi!
KONYA’NIN AKDENİZ AŞKINI KÜLLENDİRDİNİZ, ELİNİZE NE GEÇTİ?
Konya’nın Akdeniz’e ulaşmak diye bir meselesi olduğu, yakın bir zamana kadar unutulup gitmişti.
Böyle bir meselesi var olduğu biliniyordu, bilinmesine amma,
Bu çabaya destek olacak adımların atılması istenilen ölçülerde değildi.
Anlayacağınız o aşkın üzeri küllenmişti.
Küllenmesi için elinden geleni yaptığını düşünenler de az değildi.
Oysa Konya’nın Akdeniz’e ulaşmasının gecikmesinin,
Ne Konya’ya, ne de Konya’yı bekleyen Akdeniz’e bir faydası yoktu.
Leyla ile Mecnun misali bekleşen Konya ve Akdeniz’in,
Bu hüzünlü halinden oldukça memnun olanlar,
Ne kadar engellesek bizim için o kadar kâr diyenler yok muydu sanki?
Bu aşkın arasında ki karaçalılar, kara dikenler,
Akdeniz’e ulaşmayı engellemekle kalmadılar,
Şehirde o yüzden cümle beklenti,
Cümle yatırım, cümle hayal, cümle beklenti yarım kaldı.
Bunu yapanlar şehre yazık ettiklerini halen anlamak istemiyorlar!
LEYLA, MECNUNDAN NE DÜN UMUDUNU KESTİ, NE BUGÜN…
Konya denize yani Leylasına bir türlü ulaşamadı, kavuşamadı! Aralara dağlar girdi dumanlı. Aralara engeller kondu dikenli.
Sözler yerini bulmadı! Yerine gelmedi!
Nedendir bilinmez…
Denize doğru uzanan yollar zamanı beklemekle tüketmeye pek bir hevesli.
Bugün, yarın, öbür gün, önümüzdeki sene, yaz gelince, güz bitince,
Kışı geç, bahar gelsin, mevsimler gelip-geçsin diye diye o kadar çok sene geçti ki...
Akdeniz’e ulaşmak, hayalden hakikate doğru ilerleyen bir hedefti!
Rahmetli Adnan Menderes, 19 Eylül 1954 tarihinde, Konya Şeker Fabrikasını açtığı gün, yapmış olduğu konuşmasının satır aralarında Anadolu’nun belkemiği Konya’yı Antalya ile buluşturma sözü vermişti.
Ve demişti ki;
Konya'yı en kısa yoldan denize bağlayacak Konya-Antalya şosesinin de derhal inşasına geçilecektir.
Ne olduysa o günden sonra oldu! Konya Mecnun misali, Akdeniz’e yani Leylaya sevdalandı.
Araya kara çalılar, kara dikenler, taşlar, kayalar, tepeler, ovalar, dağlar, virajlar, geçitler girdi ardı ardına…
Sevgi, araya engel girdikçe körelir mi? Daha da büyüdü, daha da güçlendi.
Akdeniz yani Leyla, Mecnundan ne dün umudunu kesti, ne bugün…
Konya Akdeniz’e doğru koşamıyorsa, bunun sebebi hiçbir zaman kendi olmadı!
Çünkü, karaçalılar, kara dikenler her yerdeler!
YIL 2020, TAM 66 YILDIR BU HAYALİN PEŞİNDE KONYA!
Tali gündemler, azıcık aşım, ağrısız başım diyen kısır düşünceler, her koşma çabasında,
Dur bekle, zamanı var, vakit o vakit değil demeler,
Konya’nın önüne geçmeler, oyalamalar, gözünü bağlamalar,
Yol diye başka yollarda dolaştırmalar, bu kavuşmayı geciktirdikçe geciktirdi.
Mecnun Anadolu’nun ortasında, Leyla Akdeniz’de onlarca yıldır beklemeye devam ediyorlar!
Konya’yı Antalya ile yani denizle buluşturma yolunda, en büyük adımları atan dönemin Konya Milletvekili rahmetli Kemal Ataman ise, Menderesin o tarihi sözlerinin hemen akabinde, Konya ile Antalya’yı buluşturmanın gayretine girişmişti.
Yıl 2020, tam 66 yıldır bu hayalin peşinde Konya. Araya ihtilaller, araya hükümetler, araya alakalı-alakasız bir dünya işler girdi. Konya denize erişemedi.
Konya’nın önceliğinin ne olması konusu bir türlü net olarak ortaya konulamadı.
Yüz yıldan fazla Mavi Tüneli bekledi. Otuz yıldan fazla kendini Ankara’ya bağlayacak olan treni…
Git gel Konya altı saat, lafını unuttu mu Konya?
Denize ulaşma konusu da, ulaşıyoruz, ulaşacağız, şunun şurasında ne kaldı benzeri açıklamalarla zamana yayılırsa, bir asrı bulması işten bile değil!
“AKDENİZ KAÇIYOR MU, VARSIN BEKLESİN İŞİ NE?”
Halen denizle buluşamayan Konya, “Elbet bir gün buluşacağız!” şarkısını söylemeye devam ediyor.
Konyalı denize giden yolları elbette buldu.
Önemli olan bu yolu şehrin bulması, şehrin denize ulaşması ve bağlanmasıydı!
Çünkü, ihracatınız ve ithalatınız katlanacaksa, ya liman olacaksanız, ya limanınız olacak!
Liman olamıyorsanız, ya limana yaklaşacaksınız, ya da limana ulaşacaksınız.
Konya ve deniz arasında ki hikaye, buruk ve hüzünlü bir Leyla ve Mecnun hikayesine döndü.
Bu sevgiye, bu aşka, destek gerekiyor. Sevenleri birbirine kavuşturmak gerekiyor.
Gerekiyor amma, bu aşka muhalif olanlar, “Akdeniz kaçıyor mu, varsın beklesin işi ne?” diyorlar.
RAHAT BIRAKIN KONYA’YI!
Keşke bu işler “–ecek” ve “–acak” demekle mümkün olabilseydi. Bir zamanlar Akdeniz’e doğru koşan, şehrin ve şehirde yaşayanların hayal kurduğu, inandığı, bu koşuya katıldığı bir Konya vardı.
Şimdilik İbrahim Tatlıses’in, “ Akdeniz Akşamları” şarkısını mırıldanmakla meşgulüz.
Pandemi tehdidi altında, dilimizde yarım yamalak seçim şarkıları, kimi istekli, kimi isteksiz konuşuyoruz. Şu şöyle olur, bu böyle olur diye tahminlerde de bulunuyoruz. Kalabalıklar arasında ah vah ediyor, birkaç dakika sonra unutuyoruz. Günün telaşesi, seçim olur mu, olmaz mı beklentisi arasında vakit öldürmeye devam diyoruz!
Akdeniz tarafından kapak kaldıranımız yok.
Akdeniz’e inmiş olsaydık, ulaşmış olsaydık, Konya hem denize, hem limana kavuşacak, hayalleri olan birçok yatırımına da ev sahipliği yapabilecekti.
Akdeniz dilimizde, Konya’yı bağlamışız elimizde. Neler kaybedildiği umurumuzda değil.
Beklendiğinizi bildiğiniz halde, gidememek nedir diye hiç düşündünüz mü? Hele böyle eliniz, kolunuz, yolunuz bağlı vaziyetteyken! Rahat bırakın Konya’yı da, koşsun gitsin Akdeniz’e doğru!