Bu zamana kadar ki 4 makalemde şehir ve insanı değişik boyutlarıyla ele aldım. Buradan itibaren Konya şehrini, insanını ve idarecileri ele almaya çalışacağım. Farklı kaynaklarda Konya ile ilgili binlerce makale, yorum, rehberler vs. bulabilirsiniz. Buradan bakıldığında Konya’yı TEMSİL eden ana temanın Hz. Mevlana merkezli olduğu görülür.
Halbuki, Selçuklular ve Karaman oğullarına başkentlik yapası ile saraylar, medreseler, camiler, türbeler, çeşmeler, kütüphaneleri, Cumhuriyet dönemi mimari yapıları, türkü ve şarkılara konu olmuş Bağları, UNESCO Dünya Mirasında ki Çatalhöyüğü ve yine Sille’si yanında erişilmez lezzet ve tatta ki mutfağı.
Öte yandan ipek yolu geçiş noktalarındaki hanları ve kervansarayları, her şehre nasip olmayacak bir unvana, şana ve şöhrete sahip bir belde, Konya. Bütün bunlar doğru ama bunun kaçı öne çıkmış, kaçı yeterince tanınır, Çatalhöyük dışında kaçı daha dünya tarihi miras olarak kabul ve tescil edilmiştir?
Bütün bu eserleriyle Konya, aynı zamanda İslam toplumu şehirciliği için de bir zenginliktir. Böyle durumlar bölgenin turizm, yatırım, ticari, sosyal ve kültürel yapısının gelişmesinde ve zenginleşmesinde, İslam kültür ve tarihinin başka toplumlar tarafından kabulünde, önemli derecede etkide bulunurlar.
Roma, Paris, Viyana, Sn Petersburg, Madrid, Kahire gibi şehirler nüfuslarının 5-10 katı turist çekerler. Geçen sene bunlardan 3 şehre gitmiştim. Özellikle İtalya ve İspanya yı ayakta tutan gücün turizm olduğunu öğrendim. Düşünün yılda 10 milyon turist çeken bir Konya’nın bu sektörden yılda 10 milyar TL çektiğini. Bunun gerçekleşmesi elbette şehri yönetenler kadar, meslek odaları ile sivil toplumların topyekun görevleri arasındadır.
20 yıl öncesine göre Konya imajı daha yükselse de, tarihi misyonuna göre hak ettiği yerin oldukça gerisindedir. Ancak, bu haliyle bile dışarıdan oldukça güvenli, sakin ve emin bir belde olarak bilinir. Bu atılım ülkesel kalkınma ile son 10 yılda daha da belirginleşmiştir. Zira, AK Parti Hükümetlerinin belediyelere aktardığı kaynaklar ile bu kalkınmada önemli payı almasını ve yüksek oy oranı ile de bu teveccühü hak etmiş görülmektedir.
Geçmişin ve bugünün Konya’sı nasıldı, geleceğin Konya’sı nasıl olmalı?
Konya’nın 50-60 yıl önce ki resimlerine bakarsanız, o yıllarda diğer Anadolu şehirlerinden pek farklı olmadığı görülür. Konya esas değişimini bütün Türkiye de olduğu gibi son 25 yılda özellikle de son 10 yılda daha yoğun yaşamıştır. Ancak bu değişim yeterli olmadığı gibi, her değişim gelişim merkezli de değildir.
1990 da görevim dolayısıyla Ankara gibi bir büyükşehirden geldiğim Konya’da sonradan, bugün de olduğu gibi severek ve isteyerek kaldım. Geldikten birkaç yıl sonra Büyükşehir Belediye Başkan danışmanlığı görevinde de bulundum. O yıllarda kıt-kanaat imkanlarla arkadaşlarımla yaptığımız çevre ve yeşillendirme projeleri halen konuşulur durumdadır. Öyle ki 1996 da İstanbul-HABİTAT-II Konferansında “Konya İçinde Yeşil Değil, Yeşil İçinde Konya” konulu sunumumda Konya’da yeşil değişimi anlattım ve çok da rağbet gördü. Bu konferansın ev sahibi, o yılların efsane Belediye Başkanı şimdiki Başbakanımızdı ve katılımcılara boğaz turuyla bir akşam yemeği verdi. Katılımcıları taşıyan geminin akşam namazı için yanaştığı iskeleden camiye kadar yürüdüğümüz 200 metre kadar mesafede, İstanbulluların Başkanlarına olan teveccühün tadı halen hafızalarımızda unutulmazlar arasındadır (Devam edecek)
ALLAH’A EMANET HAYRA MUHATAB OLUNUZ EFENDİM!