TARİHE YOLCULUK (170)
Konya’nın yetiştirdiği “yed-i emin” insanlar arasında başta gelen Konya Sevdalısı Hasan Çopur, Konya kültürü ve Mevlânâ’ya dair ne varsa arşivinde toplayarak bize bir kültür hazinesi sunuyor.
Osmanlıcada “yed-i emin” diye bir kelime ve kavram var. Yed “el, mülk, kudret” gibi anlamlara gelir. Yedinden emin olunan da “güvenli el”, “emin el”, “adaletli el” demektir.
Bu söz tam da Hasan İhsan Çopur’a yakışıyor.
Seksen üç yaşında tam bir Konya Kültür Sevdalısı olan Hasan Çopur, 1960’lı yıllarda fotoğraflarla başladığı Konya ve Mevlana ve Mevlevilikle ilgili ne kadar belge, vesika ve eşya varsa bu arşivcilik sevdasına kitapları da ekler. On dört – on beş bine yakın Konya, Mevlâna ve Mevlevilik’le ilgili Türkçe, Farsça, Arapça ve diğer yabancı dillerde çıkmış (eski-yeni) ne kadar eser varsa bunları satın alan Hasan Çopur, güvenli bir el olarak bugüne kadar pek çok sergi açarak o eserleri sergilemişti.
Tarihçi Dr. Ahmet Uçar’la birlikte Hasan Çopur İşhanı’ndaki yazıhanesinde kendisini ziyaret eder, hal ve hatırını sorduktan sonra çalışmaları hakkında bilgi edinirdim. Bir ziyaretimizde elinde 1930’lu yıllara ait Konya İl Yıllığı gördüm. Dijital olarak bu yıllığı kendi arşivime kazandırmama müsaade etmişti. 1930’lu yılların Konya’sına dair o kadar çok çarpıcı bilgiler var ki o yıllıkta… Dili de fena değil. Zaman zaman o senelerin Konya’sından haberdâr edeceğim sizleri.
Konya sevdalısı Hasan Çopur, 8 Aralık 2017 tarihinde, Hasan Çopur İşhanı’nda, Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünce organize edilen Hz. Mevlana’nın 744. Vuslat Yıl Dönümü Anma Törenleri (Şeb-i Arus) kapsamında, “Özel Konya Kültür Arşivi - Mevlâna ve Mevlevîlik Yayınları Hasan Çopur Koleksiyonu Sergisi” açılmıştı. Kurdelayı ise Konya Valisi Yakup Canbolat makasla kesmişti. O sergide Konya ve Konyalılarla ilgili yaklaşık 3 bin adet Türkçe, Osmanlıca ve yabancı dilde kitap ile 500 adet fotoğraf yer alıyordu. Sergilenen o kitaplar arasında “Konya’da Sivil Hayat” başlıklı 2006’da Türkevi Yayınları arasında çıkan kendi kitabımda yer alıyordu.
Bu sergide en çok dikkatimi çeken ise Mevlânâ ve Mesnevî’den hikâyelerin yer aldığı eski kitaplar ile eski Konya’ya ait fotoğraflar oldu. Meselâ eski Konya Valileri resim köşesi ile Postnişin Mustafa Holat’a ait özel fotoğraf köşeleri, bana çok ilgi çekici geldi. Mustafa Holat Dede, bana babası Hüseyin Holat’ın resmini göstererek bunun Tatarcasını da söyledi.
Eserler arasında 1946’da Mesnevî’nin Tenkidi’ni yapan yazarların kitapları da vardı. Servet-i Fünun’dan tutun pek çok derginin Mevlâna ile ilgili özel sayıları da o sergiye renk katıyordu. Mevlevilikle ilgili eşya ve çalgı aletleri de öyle… Fikir ve sanatta Hareket dergisi, kapağında şu soruyu soruyor: “700. Ölüm Yıldönümünde Mevlâna; Tasavvuf mu? Hümanizm mi? Turizm mi?...”
Sergide dikkatimi çeken bir diğer husus da, Mevlâna Mecâlis-i Sab’a Yedi Öğüt eserlerinin fazla yer almasıydı. Mecâlis-i Sab’a, aslında Mevlâna Celâleddin Rûmî’nin yedi vaazından oluşuyor. Tiyatroya ve beyaz perdeye aktarılacak o kadar nefis benzetmeler, karşılıklı diyaloglar ve öğütler var ki… Senaryo yazmak bir maharet ve kabiliyet işi. Bizim cenah bu işi yeni yeni kavramaya başladı. Türkçe’si, Arapça ile Farsça’sı iyi olan senaristlerin Mevlânâ’nın eserlerinden ilham alarak sinemaya ve hatta dizi olarak beyaz cama uyarlanmış çok sayıda senaryo yazarak film çekebilirler. Serginin girişinde sağ tarafta ise şimdiye kadar çekilmiş ne kadar Mevlâna ile ilgili sinema filmi varsa onların afişleri yer alıyordu.
YARIN: Mevlâna bugüne kadar bilimsel olarak incelendi mi?..