Geçtiğimiz günlerde Aksaray’dan eski bir dostumuz geldi. Cübbesi, sarığı, simsiyah düzgün kesimli sakalıyla ışıl ışıl göründü gözüme. Tam bir iman ehli, Allah dostu diye geçirdim kalbimden. Giyimi – kuşamı, sakalı - bıyığı bilinen kaynaklarda sünnete tam uygun şekildeydi.
Gülizar-ı Hacegân adında bir dergileri ve dernekleri varmış. Amaçları her gerçek Müslüman’ın ana vazifesi olan “emri bil ma’ruf, nehyi anil münker” elbette.
Dinledikçe içim açıldı. Ne güzel konuşuyorlar. Allah’tan Kur’an’dan sünnetten bahsediyorlar. Dilleri o kadar tatlı, hitabetleri bir o kadar güzel…
Konya’ya geliş amaçları da İslami amaçla paralel. Dergilerini bir Müslüman’a daha ulaştırabilir miyim gayreti içerisine girmişler. Kendi cihatlarını bu şekilde yapıyorlar.
Amaç ulvi. Araç ulvi. Allah yardımcıları olsun. Yıllardır bildiğimiz, tanıdığımız gayet düzgün insanlar…
Bu dostlar bize gelmeden evvel Konya sokaklarında sanayilerinde birkaç saat turlamışlar. Vazifelerini yapmak uğruna dergilerini anlatmak için kapı kapı dolaşmışlar.
Ne yazık ki kapılar hep yüzlerine kapatılmış. Çoğu içeri dahi alırken dik dik gözlerle bakmış.
Kimi de “yoksa IŞİD’ci misiniz?” diye bam tellerine dokunmuş…
Evet. Maalesef çok acı bir tabloyla karşı karşıyayız. Konya sokaklarında dahi sünnete göre giyinmiş Müslüman insanları İŞİD’ci olarak sorgular hale geldik. Panik oluyoruz.
Haksız mıyız? Hayır. Asla. Son derece haklıyız. Zira küresel bir oyun oynanıyor.
İstanbul –Fatih Camii civarı nasılsa Konya’mız da böyledir çoğu zaman. Hiç kimseye giydiğinden ötürü saygısızlık yapılmaz. Zira bu işlerden en çok dili yanan memlekettir Konya!
Şimdi sarıklı cübbeli uzun sakallı diye kapımızdan içeri bastırmadığımız insanlar küresel güçlerin İslam’a zarar vermek adına işlettikleri bir projeden fazlasıyla ceza çekiyorlar.
Yazık günah! Kimsenin alınlarında yazmıyor. Hiçbirimiz giyimden kuşamdan insanın IŞİDLİ mi değil mi bilemeyiz. Lakin böyle bir şüpheye düşmek bile ne hale geldiğimizi anlatmaya yetmiyor mu?
Hâlbuki İslam kardeşliktir. Paylaşmaktır. Allah yolunda bir şeyler yapmaya çalışan bu güzel insanlar katil bir örgütün sempatizanları olarak algılanıyor.
Bu ecnebiler algı operasyonu yürütmede gerçekten çok profesyonel davranıyorlar. Konya gibi muhafazakâr bir şehirde bile algı bu şekle geldiyse varın diğer şehirleri siz düşünün.
Kimseye güvenliğinizi tehlikeye atın bu tür insanlara hemen kapımızı açalım demiyorum. Fakat daha itidalli olabiliriz.
Her sakallı dedemiz olmayacağı gibi her sakallı IŞİD’ci olmayabilir. İslami giyime ve sünnete öyle bir hamleyle zarar verildi ki uzun yıllar bunun izi silinmez. Şimdi o yola intisap edecek insanlar dahi sırf bu yüzden iki kez düşünecekler.
Müslümanlar olarak bu algı operasyonlarına karşı stratejiler üretebilmeliyiz. Bunu yapmak için de Türkiye’nin küresel oyuncu olması şart. Facebook, Twitter gibi sosyal ağlar üretmesi şart.
İslami giyimli kişilere kesinlikle tecritli gibi bakmamamız ve davranmamamız gerekiyor. Bu konuda tüm çevremizi hassasiyete davet etmeliyiz.