İnsan doğası gereği vazgeçilmez olan yeme -içme eylemi, turizm sektöründe bu alanın belirleyici, temel etkenlerden biri olmasını gerektirmektedir. Çünkü söz konusu mutfak kültürü, turistlerin hedef seçiminde temel çekicilik unsurlarından biri olmaktadır. Gidilen yörede, yerli halkın yeme - içme alışkanlıklarının turistler tarafından deneyimlenmesi, hem turistlerin ilgisini çeken bir aktivite, hem de turizm sanayisinin amaçlarından biridir.
Özellikle turizmin artan rekabet ortamı, klasik deniz, kum, güneş turizmini pazarlamaktan ziyade mutfak gibi, turistlerin ilgisini çekecek yerel özelliklerin sunulmasını ve pazarlanmasını da öngörmektedir. Bu çerçevede gastronomi turizminde öne çıkan özellikle Akdeniz ve Doğu ülkeleri, kendi mutfaklarını en çekici şekilde sunarak, markalaşmaya başlamışlardır.
Gastronomi turizmi, yeme içmeyle birlikte kültüründe tanınması ve pazarlanması noktasında büyük bir adımdır. Konya’da turizm konusunda çeşitli çalışmalar yapılıp adımlar atılsa da; tek markamız “Mevlana” ötesine bir türlü geçemedik. Belediyelerin yaptıkları restorasyon çalışmaları, yapılan yeni yatırımlar ilimize gelen turların biraz daha fazla kalmasını sağlar oldu. Özellikle Konya yemek kültüründe “Konya’nın etliekmeği” diye bir markamız varsa o zaman bunu yemek için gurmelerin, yörelerin yemek kültürünü tanımak için yola çıkan tur gruplarının burada olmasını da sağlamak gerekiyor. Dolayısıyla gastronomi ile diğer turizm çeşitleri arasındaki bağlantı da turizm pazarlamasında önem arz etmektedir.
Konya’da artık yemek yediğiniz restoranların da daha estetik, sizi yemek yerken bir yandan da rahatlatan ortamlar sağlamaya gayret ettiklerini görüyoruz. Haftasonu sektörde henüz yeni olan Dar-ı Lezzet Etliekmek Sarayı’nda meşhur etliekmeğimizi yiyelim dedik. Dışarıdan çok belli olmasa da içeri girerken sizi karşılayan ferah ortamıyla yemek öncesi rahatlıyorsunuz. Renkler, masalar, size hazırlanan yemeğin gözünüzün önünde gerçekleştiği bir alan, ışıklar hepsi ustaca tasarlanmıştı. Özellikle ve üzerinde basa basa durmak istediğim birçok restoranda karşılaştığınız sorun burada yoktu. Hemen hemen hepinizin de rahatsız olduğu bu konu yan masa ya da arkadaki masa arasındaki mesafeydi. Hani hep o sandalyeler birbirine çarpar, bir tane fazla masa koymak için alan daraltmalar vardır ya; işte en önemlisi onlar yoktu. Rahat rahat, ferah ferah yemeğinizi yiyebiliyorsunuz. Misafirlerinizi rahatça ağırlayabilir, çıkışta ödemenizi yaparken bir otelin resepsiyonundan çıkışınızı yapar gibi çıkabiliyorsunuz. Genç yatırımcılarının yolları açık olsun. Onlar daha ilerisi için planlarını şimdiden yapmışlar. Profesyonel danışmanları var. Böyle işletmeleri gördükçe Konya için ümitvar oluyorum.
Aslında Konya, yoğun ve köklü bir gastronomi mirasına sahiptir. Coğrafi özellikleri bakımından çeşitli bitki, sebze ve meyvenin yetiştiği topraklar, gastronomi alanında tam bir kültür harmonisi sergilemektedir. Ancak bu miras yeteri kadar değerlendirilememekte ve söz konusu zenginliklere sahip çıkılmamaktadır. Konya mutfağının markalaşması ve dünyanın her köşesinde yer alması için, Japon kültürünün gözdesi ‘suşi’ yi yayma teknikleri örnek alınabilir. Adeta her semtte bir suşi restoranına rastlamak mümkündür. Konya mutfağında, fast food lokanta zincirleri gibi özellikle etliekmek zincirleri oluşturulabilir. Belli standartlar oluşturarak marka değerimizi ortaya çıkarıp kurumsallaşan zincir işletmelerin yaygınlaştırması gerekmektedir.
Konya’da böyle daha ilerisi için adım atacak genç yatırımcılara ve hatta ütopik düşünceleri olanlara ihtiyaç var.