Makus talihimiz mi diyelim, bitmeyen çilemiz mi diyelim, gerçekleştirilememiş olan vaadimiz mi diyelim, kanadımız kırık mı diyelim, boynumuz bükük mü diyelim, ne diyelim bilemiyoruz artık…
Kabuğunu çoktan kıran, her geçen gün katlanan bir ivmeyle büyüyen, bütün dinamikleri harekete geçmiş olan, aklınıza gelebilecek her alanda hızlı bir şekilde yükselen ve büyük bir başarı öyküsü yazan Konya, Türkiye’nin en gözde şehirlerinden biri oldu…
Şehir, ekonomisiyle, ticaretiyle, turizmiyle, sosyal yapısıyla büyürken şehrin bazı sacayaklarının Konya’nın büyüme ivmesine ayak uyduramadığı da sisli ve puslu havaya rağmen çok net bir şekilde görülüyor.
Konya’nın sacayaklarından biri kırık, kim ne derse desin…
Bu nedenle sendeliyor, aksıyor, topallıyor…
Bu sacayağını ise uçamayan; uçsa da konamayan uçaklar oluşturuyor.
Bu manada Konya’nın aksayan ayağı gibi kırık olan kanadı da acil tedavi gerektiriyor.
Konya’da mevsim kışa döndüğünde, şehrin coğrafi yapısının bir gereği olarak sis gerçeğiyle karşı karşıya kalıyoruz.
Hayatın her alanını olumsuz yönde etkilemeyi başarabilen sis, tamamen tabii bir olay olduğu için buna çare yok. Ama sisin şehirdeki etkilerini en aza indirgeyecek önlemleri almak bizim elimizde…
2000’li yılların başında Konya aslında bugünlere işaret etmiş, atağa kalkmış, her alanda büyüyüp gelişeceğinin sinyallerini vermişti. Şehirdeki hareketlilik, büyüme, gelişim, değişim, dönüşüm, şehrin de belli başlı noktalarda büyümesini beraberinde getirmeliydi. Şükür ki Konya’da hemen her alanda dengeli bir büyümeyi yakaladık.
Ancak bir noktada ne hikmetse hiçbir şekilde mesafe alamadık, alamıyoruz…
Konya’nın uçamayan bir şehir olduğu gerçeği de bu noktada karşılıyor bizi…
Bu şehir ne başbakanlar, ne bakanlar gördü, görüyor…
Bürokraside nice kıymetli isimler görev aldı, alıyor…
İktidardan, muhalefetten şehrin son çeyreğinde neredeyse 100’e yakın milletvekili Konya için Ankara’da dirsek çürüttü, çürütüyor…
Şehrin sivil toplum kuruluşları, özellikle sanayi ve ticaret alanında birlikteliği sağlamak amacıyla kurulan dernekler, ısrarla söyledi, söylüyor…
Neyi mi?
Konya havaalanıyla ilgili bitmek tükenmek bilmeyen problemi…
Hava biraz pusluysa veya sis hakimse uçamayan, sürekli tehir edilen, sonrasında uçuş iptaline kadar giden uçamama sorununu…
Bir vesile uçuş gerçekleştiyse de Konya’ya inmesi gereken uçakların vaktinde inemediği, havada defalarca tur attığı nihayetinde zaman zaman Antalya gibi civar şehirlere konmak zorunda olduğu hakikatini…
Bu söylemler özellikle içinde bulunduğumuz ve sisli havayı sonuna kadar hissettiğimiz dönemde artıyor. Her gün defalarca mesaj, mail geliyor… Yüzyüze yaptığımız görüşmelerde havayolu trafiğini yoğun olarak kullananlar bu sorunun gündeme getirilmesi gerektiğini söylüyor. Hem de ne söylemek… Bahsetmediğimizi, gündeme taşımadığımızı düşünenler olup bizi dahi suçlayabiliyorlar.
Neticede Konya bir türlü uçmayı ve konmayı beceremedi, beceremiyor. Her alanda büyük büyük adımlar atan Konya, havayolunda ulaşabilir ve ulaşılabilir bir şehir maalesef ki olmadı, olamıyor.
Yani Konya uçamıyor, uçsa da konamıyor.
Her alanda büyüyen ve gelişen Konya artık havayolu trafiğinde de kanatlanmak ve göklerde hakkıyla süzülmek istiyor.
Bize de bunları yine ve yeniden söylemek, dile getirmek, ilgililerinin dikkatini cezbetmek düşüyor.