Bugün yazı konumuzu biz değil İstanbul’dan son 10 yıldır aralıksız her yıl Mevlana’yı anma törenleri için gelen bir Konya aşığı yazarın kaleminden ulusal basındaki yorumundan söz ederek sizlerle paylaşacağız.
Önce şunun altını çizelim. Bu yazının sahibi Yazar Berna Laçin Hanım muhalif bir gazetenin yazarı değil. Yani hükümete muhalif bir gazete olsa bizler işimize gelmediği için hemen damgayı yapıştırırız, “Onlar zaten muhalif. Vatan, millet düşmanı” bile deriz. Ama gazete yayın politikası olarak da hanımefendi yazıları ile de hükümetin, vatanın, milletin yanında bir yayın organı.
Buyurun Berna Hanım; Konya ve törenler için ne yazmış;
“Konya ve Şeb-i Arus tehlike altında
Geçtiğimiz hafta, Şeb-i Arus sebebi ile Konya’da “Mevlana Haftası“ idi. Önceki iki hafta, hem Konya ve çevresinde görülmesi gereken yerleri, hem de yeme-içme ve alışveriş adreslerini yazmıştım. Her yıl olduğu gibi ben yine geleneğimi bozmadım ve ordaydım.
10 yıldır hiç aksatmadan gittiğim için, Konya ile ilgili gelişmeleri ya da değişiklikleri de çok net gözlemleyebiliyorum. İnsanını, yemeklerini, tarihi mirasını çok sevdiğim bir kent Konya.
Hele Şeb-i Arus zamanı, bir başka canlı. Ama bu yıl büyük hayal kırıklığına uğradım. O dünyanın dört bir tarafından Mevlana’yı anmak için gelenlerin cıvıl cıvıl doldurduğu sokaklar tenha. Sanki Şeb-i Arus dönemi değil de sair zaman gitmişim gibi hissettim. Her sene “bin şükür” diyen esnaf da çok şikâyetçiydi bu yıl.
Maalesef belediyenin büyük hataları olduğunu düşünüyorum. Bir kere her yerde yol yapımı var. Aman sakın bu iyi bir şey sanmayın. Geçen yıldan beri, aynı sokaklara aynı taşlar alelacele döşenip sonra kaldırılıp yeniden döşeniyor. Daracık iki sokağın tadilatı bile aylarca bitmiyor. Yolların durumu ise içler acısı. Nereye girseniz sonu çıkmaza dönmüş, kapalı. Mevlana Caddesi ve türbe etrafındaki yolları öyle bir Arapsaçına çevirmişler ki arabayla 300 metre sonrasına ulaşmak için iki kilometre Konya turu atmak gerekiyor.
Yollar bir yana Karatay Medresesi gibi en önemli müze ve Alaaddin Tepesi tarihi eserlerinin çoğu kapalı. Yahu, Şeb-i Arus’un tarihi belli! Nasıl olur da 10 Aralık’ta tadilat yapılır, akıl sır almıyor. Konya, koca bir şantiye gibi şu ânda!
Üstelik, Mevlana’nın doğa sevgisi ve öğretilerinin aksine, her yıl inatla daha bir betona gömülüyor türbe çevresi. Geçtiğimiz yıllarda “uzaktan da iyice görünsün” diyerek, türbe çevresindeki tüm ağaçları kesmişlerdi. Yetmedi, beton döktüler. Yetmedi, bu yıl Başbakan’ın ilk konuşmasını yaptığı o tuhaf, beton ve şekilsiz büyük meydan çıktı ortaya. “Üstüme yağmurlar yağsın, bir ağaç gölgesinde toprağa karışayım” diye vasiyet eden Mevlana, betona boğulmuş durumda.
Turist bu yıl çok azdı
Gelelim, Şeb-i Arus etkinliklerine...
Her yıl çok güzel programlar yapılırdı. Maalesef bu sene uğraşılmamış, Sema ayini biletleri ise sürekli partilere davetiye olarak gittiği için bir türlü satışa çıkamıyor, insanlar da vakitlice bilet alamadıkları için kendilerine program yapamıyor ve gelmekten vazgeçiyor. Partilere giden davetiyelerin yeri boş kalınca da, boşluk kalmasın diye civardan otobüslerle Kur-an kursu öğrencileri taşınıyor. Bu yıl yabancı turist de çok azdı.
Daha önceki yıllarda, Amerikalı, Japon misafirler çok olurdu. Bu yıl İranlılar bile sayıca azalmıştı. Elbette, ülkenin siyasi durumunun da etkisi vardır. Pek, turist çeker bir hâlimizin kalmadığı muhakkak. Peki ama Konya Belediyesi, var olan yerli ve yabancı turistler için ne yapmıştı?
Hiç! Tabii, Mevlana’nın öğretisi olan hiçlikten söz etmiyorum! Yahu, böyle önemli bir anma haftasında sokaklarda şerbet dağıtılsa, helvalar yapılsa, biraz geçmiş yaşatılsa fena mı olur! Sadece, gösteri merkezi önünde akşamları Karaman Belediyesi’nin dağıttığı salep var hepsi o. Allah’tan, Baki Kuyumculuk gibi Konya’nın yerli köklü esnafları var da Mevlana’nın öldüğü saatte sokakta hayrına helva yapıp dağıtıyorlar. Şekerciler, gelene geçene Mevlana şekeri dağıtıyor. Yerli halk, elinden geldiğince gayret ediyor ama belediye desteği olmadan maalesef Şeb-i Arus hak ettiği gibi kutlanmıyor.
Hele bir de Sema Ayini Şerifi, kimi günler spor salonunda, basket potaları eşliğinde icra edilince meselenin tadı iyice kaçıyor. Hele hele, Ömer Tuğrul İnançer’in törende yaptığı konuşma üslûbunun her sene daha da sertleştiği ve hoşgörüden gittikçe koptuğu düşünülürse, insanların uzaklaşmasına şaşmamak gerekiyor.
Demem o ki, Konya ve Şeb-i Arus etkinliklerinden sorumlu tüm kurum ve kuruluşların kendine bir çeki düzen vermesi gerekiyor. Böyle bir hazinenin çarçur edilmesine gönül râzı olmuyor. Bu mirasa sahip çıkılmazsa, elimizden kayıp gideceğini belli ki kimse hesap etmiyor! Benden söylemesi! İleriki yıllarda, Mevlana’yı anmak için etkinliklere katılmak üzere, biz İran’a gitmek durumunda kalmayalım sonra!”
…………….
Aman Berna Hanım siz bizden de karamsar çıktınız. Gerçi yapıcı her eleştiriye açık olmak gerekir. Biz hep aynı pencereden baktığımız için farkında olamıyoruz.
Ama elin hanımı 10 yıldır aralıksız geldiği Konya’yı böyle gördüğüne göre ya doğruları söylüyor ya da Konya düşmanı (!)
Bence herkes bu yazıdan payına düşeni almalı.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Beyaz gülün gölgesi bile siyahtır.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Sürücüler camı açıp sigara izmarit kutusunu yola dökmedikleri zaman daha iyi ADAM oluruz.