Ramazan aslında bir modeldir. Diğer on bir ayın kendisini örnek aldığı bir aydır.
Bütün bir hayatı şekillendiren bir zaman dilimidir ramazan. Bu mübarek ayda kazanılan güzellikler bu ayda kalmamalı.
Bu manada “Ramazanda Müslüman olmak” yerine “Ramazan müslümanı olmak” lazım. Yani ramazan gibi müslüman olmaktır ideal olan.
İşte rabbimiz her sene ramazanı göndererek bozulan kulluk ayarlarımıza senelik bir ayar vererek düzelttiriyor.
Bizi fıtratımıza, fabrika ayarlarımıza döndürüyor. Bu manada ramazan aslında kendimize gelme ayıdır.
Ramazan bir mekteptir, eğitim merkezidir. Bu mektepte öğrenilen dersler diğer on bir ayda hayata tatbik edilmek durumundadır. Tam burada bir fıkrayı anlatayım.
Adamın biri evliliğinin ilk sabahında hanımından önce uyanıp mutfağa geçer ve güzel bir kahvaltı sofrası hazırlar. Bununla da yetinmez, kahvaltı sofrasının yatak odasına götürür ve hanımını uyandırır. Daha evliliğin ilk gününde bu manzarayı gören hanım “Yaşadık! Ne iyi bir kocaya çattık” diye içinden geçirir. İlk kahvaltılarını yatak odasında yaptıktan sonra kahvaltıyı hazırlayan koca der ki: “Hanım! Bundan sonra aynen böyle isterim.”
Kıssadan hisse. Rabbimiz bize “ramazanı ramazanda bırakma, hayatın ramazan olsun.
Ramazanı hayatına taşı, aynen ramazandaki gibi ol” diyor adeta.
Bir Ramazan Bayramını daha geride bıraktık.
Birçoğunuz gibi ben de Ramazan Bayramını doğduğum topraklarda geçirmenin huzur ve mutluğunu yaşadım.
Bayram geldiğinde büyük bir özlemle “Nerede eski Bayramlar” diye bir ah çekeriz.
Büyük özlem duyduğumuz eski bayramı yeniden yaşamak için ailecek Ramazan Bayramını kökenim olan Akören’de ve Konya’da annem-babam-akrabalarım-hemşerilerim ve ailem ile geçirdim.
Arife günü ilçemizde ikindi namazı ile birlikte mezarlık ziyaretinde bulunduk.
Mezarlıkta tüm camilerden çıkan cemaat buluştu, Kur’an okundu sonra kabir ziyaretleri için dağıldık.
Herkes kendi mezarının başında eş-dost-akrabasını gördü, sarıldı, hasret giderdi.
Orada bir kez daha adetlerimize, dinimize, şükrettim, bir kez daha bayramı gerçek anlamda yaşadım.
Ertesi sabah bayram namazı çıktıktan sonra Aydoğdu mahallemizde köylülerimiz ile mahalle sakinleri ile cami içinde dışında bayramlaştık, kucaklaştık, bugünlere ulaşmanın sevinci ile bayramın feyzini yaşadık.
Şimdi bayramda denize gitmeyecek misin diye soran arkadaşlar niye gitmediğimi anladı mı?
Bayram yapılan ibadetin mükâfatıdır.
Bu mükâfat büyükler, akraba, eş-dost ziyaretleri yaparak bir araya gelerek gerçekleşir ve pekişir.
İnsanları bir birine bağlayan, uzaklardan getirip, akraba, hemşeri diyaloğuna sebep-imkan veren bu bayram günlerini de farklı şekilde değerlendiriyorsak da inşallah bundan sonra bu hassasiyete daha çok dikkat ederiz.
Bazı yerlerde çok yakın akrabalar bile görüşmüyor, bir birini tanımıyor.
Benim çocuklarım gurbette olmalarına rağmen kuzenlerinin torunlarına kadar tanıyor olmanın mutluluğunu yine bu bayramlara borçluyuz.
Hepimiz akraba bağlılığının önemini, ziyaretlerde, yardımlaşmada önce akrabalardan ve yakınlarımızdan başlanılmasının gerekliğini bu sayede birbirimize bağlılığımızın arttığını ve de mutlu bir yaşama katkıda bulunduğunu bilmekteyiz.
Bizim hayatımızda akan nehirler vardır, üzerinde umutlarımızı yüzdürdüğümüz ve bizim ömrümüzde güzel insanlar vardır, görünmeyince ölesiye özlediğimiz. Bayramlar bu özlemlere vesiledir, kavuşma görüş hasret gidermedir.
Bayramlar berekettir, umuttur, özlemdir. Yarınlar niyettir ve dualarımız kabul olsun, sevdiklerimiz hep bizimle olsun: Herkesin ramazan bayramı da kutlu olsun.