Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti İl Kongresi öncesi Edirne’de yapılan Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda “Nepotizm yapanı affetmem” demişti.
Davutoğlu, “"Sizden beklentimiz nasıl Ankara’da üst düzeyde yapılan değişim nasıl olgunluk içerisinde yapılmışsa, il ve ilçelerdeki yapılırsa, değişimlerde de aynı olgunluğu göstermenizi bekliyorum. Küçük hesapların yer almasını istemiyorum. Bu süreçte nepotizm olmayacak" demişti.
AK Parti il kongresinin oluşturduğu yoğun gündemde Başbakan Davutoğlu’nun bu açıklamalarını detaylıca ele alamamıştık.
Öncelikle şu “nepotizm” kelimesini bir açıklığa kavuşturalım. Nepotizm, “akraba ve yakın arkadaşları kayırma” anlamına geliyor. AK Parti il yönetimi bu ilkeye uyulan bir profil oluşturdu gördüğümüz kadarıyla. (Bilmediğimiz, bizim görmediğimiz bir husus varsa, bu konudaki her türlü eleştiriye açığız.) Önceki dönemlerde rastladığımız türden bir “başkan ile yeğeni” pozisyonunu oluşturmamaya gayret etti Musa Arat. İyi oldu, hoş oldu anlayacağınız bu çerçevede yeni yönetim. (İyilik ve hoşluğu “bu çerçeve”de gördüğümüzü vurgulamalı mı? Diğer çerçevelerdeki “iyilik ve hoşluk”un yönetimin çalışması ile ortaya çıkacağını söylemeli mi?)
Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu her ne kadar nepotizmle ilgili ifadelerini, parti ve teşkilatlar muvacehesinde oluşturmuşsa da ben bu ifadelerin yerel yönetimler ve bürokrasiye de teşmil edilebileceğini düşünüyorum. Yine bu çerçevede, bilhassa Konya’nın nepotizmden çok çektiğini dile getirmek istiyorum. Eş, dost, akraba kayırmacılığının Konya’da alıp başını gittiğini görmek için çok dikkatli olmak da gerekmiyor. Bu köşede bu tür kayırmacılıklarla ilgili birçok yazı yazdık. Hâlâ da gündemde olan birçok kişi ve husus var.
Sözgelimi Büyükşehir Belediyesi’nde 1991’den itibaren başlayan bilmem ne oğlu sülalesinin hakimiyeti, yine aynı belediyede farklı birimler arasındaki “sen benim oğlumu işe al, ben senin oğlunu işe alayım” dayanışması, merkez ilçe belediyelerinde rastladığımız, kardeş, yeğen, eş dost görevlendirmeleri, taşra ilçelerdeki vekil oğulları… ilh. Gerçekten saymakla bitmeyecek örnek var önümüzde.
Elbette birisinin oğlu, kızı, gelini, kardeşi, babası, akrabası olmak herhangi bir yere gelmek için ön şart olmamalıdır. Ancak burada dikkat edilmesi gerekli başka bir husus daha var. Babasının ya da amcasının bürokratik görevi dolayısıyla, hak ettiği halde arzu edilen düzeyde bir göreve getirilmesinde tereddüt edilen birçok yetkin ve ehliyetli isme müstehak görülen bazı uygulamalarla da karşı karşıya kaldık. Hatta bu uygulamalardan birini önceki yıllarda kaleme almak zorunda kaldık.
İnce elenip sık dokunnması gerekli bu “eş dost akraba kayırmacılığı”na karşı “emaneti ehline tevdi etmek” şeklinde zuhur eden o ilkeyi hiç aklımızdan çıkarmamalıyız. Bu konuda da gerek il yönetimine gerekse amir konumundaki yöneticilere büyük vebal düşüyor.
Bu vebalin gereğini yerine getirenlerin kutlulardan olacağını söylememize gerek duyulacak mı?