‘’Şehir, Mekan ve Alaeddin Çevresi Restorasyonu’’ başlıklı 27 Ağustos’ta yazmış olduğum yazının son bölümünü aktararak başlamak istiyorum.
‘’Şehirlerin hafızasına yönelik bu çalışmaların aktarılması, şehir-insan ve medeniyet ilişkisinin bir hafıza olarak gelecek nesillere aktarılması da gerekmektedir. Bu çalışmaların mahiyetinin anlaşılması için bu aktarım muhakkak gereklidir. Hatta bu yönlü çalışmaların, şehir hafızasına katkı sunması adına gençler tarafından da desteklenecek biçimde bir yapı kurulabilecektir.
Gençlerin şehir ile bağının kurgulanması, medeniyet iddiamız bağlamında mecburidir. Yaşadığı şehirle bağ kurmanın ilk adımı ise şehir hafızasına sahip olmaktır.’’
Doğrudan yaptığım aktarımla anlaşılacağı üzere şehrin hafızasının korunması ve gençlerin yaşamak istedikleri şehre dair söz sahibi olabilmesi için bu çalışmalarda görev alması gerektiğini belirtmiştim. Özellikle gençlerin bu bilinç aktarımına sahip çıkmaları ve yaşayacakları şehri bu bilinç çerçevesinde inşa edebilme fırsatları, şehirlerin yaşaması adına büyük önem taşımaktadır.
Bu konu üzerine daha önce yazdığım farklı yazılarda da şehir çalışmalarına yönelik ‘’gençlerin’’ aktif rol alacağı bir sisteme ihtiyaç olduğunu belirtmiştim. Buna dair Konya’da alanda bir boşluk fark ettiğimi farklı mercilerde de dile getirmiştim. Şehirde bu konuya yönelik önemli çalışmaların olduğunu bilmekle beraber nasıl bir sonuç çıkacağını merak ediyordum.
9 Eylül tarihinde Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından basına yansıyan bir haberi göründe bu kapsamda heyecanlandım. Büyükşehir Belediye Başkanımız Uğur İbrahim Altay’ın fotoğrafları ile basına yansıyan haberde ‘’Şehir Atölyesi Konya İçin Üretecek’’ başlığı göze çarpmaktaydı. Haberin içeriğine yönelik merakım, konuya oldukça ilgili birisi olarak azımsanmayacak boyuttaydı. (Üstelik Şehir başlığında sosyal bilim alanlarıyla örtüşen kimi çalışmalara odaklandığımı da belirtmeliyim.)
Büyükşehir Belediye Başkanımız Uğur İbrahim Altay, “Atölyemizde bulunan 4 farklı meslek grubundan 21 yeni mezun arkadaşımız, şehrimizde daha nitelikli bir hayat sürdürülmesi ve gelen ziyaretçilerin kadim şehircilik anlayışını görmelerini sağlamak amacıyla projeler üretecek” beyanını haberin ilk satırlarında bulunması, şehir çalışmaları ve sosyal bilim alanları ile gençlik başlıklarının bir araya getirildiğini hissettirmişti.
Ancak itiraf etmeliyim ki ‘’Atölyemizde, mimar, şehir plancısı, inşaat mühendisi, iç mimar ve çevre tasarımı olmak üzere 4 farklı meslek grubundan 21 yeni mezun arkadaşımız yer alıyor.’’ Şeklinde devam eden haberi okuyunca heyecanım biraz buruklaştı.
Şehirsel görünümler, diğer pek çok rolünün yanı sıra; algılanması, hatırlanması ve zevk alınması gereken görünümlerdir. Bu görünümlerin ve yansımalarının bu yönlü çalışmalarla koordine edilmesi önemlidir. Kadim şehirlerde, görünüş ne kadar sıradan olursa olsun, şehre bakmak insana özel bir zevk verir. Üstelik böyle şehirler, her ışık ve havada görünürler. Görünüm ve görünümün zihinde yansımaları ise bireyin şehirle kurduğu ilişkinin temelini teşkil eder.
Çoğu zaman, bir şehirde yaşamak aslında bir imgede yaşamak anlamı taşımaktadır. Bir insanın şehirle ilgili ayırt edici/belirleyici süreci ‘’imgelem’’ ile ifade edilebilir. Bir çevresel imge üç bileşenle irdelenebilir. Bu bileşenler; kimlik, yapı ve anlam şeklinde ayrılabilir. Modern toplumların en büyük sorunsallarından olan ‘’kimlik’’ ve ‘’anlam’’ burada şehirlerin çevresel imgelerinin de bileşenlerini oluşturmaktadır.
Bireyin muhayyile gücü ve süreçleri itibariyle de şehirlerin bu yönlü görünümleri ön plana çıkmaktadır. Üstelik imgelem karşılıklı bir süreci ifade etmektedir. Görünüm ve gören arasında kurgulanan bu süreçte bir de görünümün mimarları devrededir.
Öyleyse şehirleri kadim bir birikimle yeniden değerlendirecek olan bir genç ekibin kurulması tebrik edilmelidir. Ancak bu zannediyorum ki yeterli bir girişim değildir. Bahsettiğimiz kimlik ve anlam gibi sosyal bilim alanlarının araştırma alanları olan başlıklar için bir eksiklik hissedilmektedir.
Bu çalışmaların sosyal bilimler alanları ile desteklenmesi ve ekiplerin sosyal bilimci gençlerle zenginleştirilmesi gerekmektedir. Şehrin tarihi, yönetimi, felsefesi ve en önemlisi sosyolojisine yönelik çalışmalar olmadan atılacak adımlar yine şehir hafızası ve kadim birikimden kopuk olacaktır.
Şehirlerin yaşayan dinamiklerini fark etmek, bunlara dair söz söylemek için konunun sosyal alanlarına yoğunlaşmış, proje üretecek gençlerine de ihtiyaç vardır.
Akıllı şehirler, Şehirde Genç İstihdamı, Şehrin Bölgeleri, Şehir Kimliği, Şehir Veri ve Veri Analizi gibi ana başlıklardan tutun ‘’şehirdeki binaların aile yapısına etkisine’’ kadar geniş bir alanda çalışma yapacak genç bir ekip olmalıdır. Hatta şehrin ulaşım ağlarının gençlere hitap etme durumundan, tramvaylardaki koltuk biçimlerinin toplumsal uygunluğuna uzayan bir bantta çalışma yürütmek mümkündür. Gelecekte şehirde yaşayacak gençlerin şehrin göçmenlerle müşterek çalışma alanlarına kadar bir çalışmaya dahil edilmesi, emin olun ki çok zor değildir.
Dolayısıyla şehir atölyesinin hayırlı olmasını dilerim. Ancak bunun bir başlangıç olduğunu ve diğer alanlara yönelik projelerle destekleneceğini temenni etmekteyim.