Eskilerden çok duyarım başlıktaki bu deyimi…
Belki hiç gidip görmemişlerdir ama nereden geldi ve nasıl olduysa dillerine pelesenk olmuş iki kelimelik bir deyim: Konyamız Paris…
Özellikle Konya dışına çıkanlar, başka diyarları, memleketleri gezenler, Konya’ya geldikleri zaman dost meclisinde, sohbet ortamında gidip gördükleri yerleri anlatmadan önce kendilerini daha rahat ve huzurlu hissettikleri için önce Konya’ya methiyeler düzer, bir Paris benzetmesi ile de methiyelerini taçlandırırlar.
Tabi Paris’i canlı bir şekilde görmediğimiz için Konya’nın ne kadar Paris olduğunu veya ne kadar benzediğini bilmiyoruz. Açıkçası Konya’nın Paris olmasını da istemeyiz. Çünkü Konya’yı Konya yapan, özgün bir kimliği var. Başkasına ne kadar güzelleme yapmak için benzetilse de Konya başka şehirlere benzemez.
Konya’yı dünden daha iyi ve güzel bir şekilde yarınlara taşımak, var olan güzelliklerini koruyup geliştirmek ve yeni kuşaklara şehri taşımak için birçok çaba gösteriliyor. Yerel yönetimlerimiz de yaptıkları hizmetlerin özünde Konya’yı bir dünya şehri yapmak için gayret ediyor.
Her ne kadar bazı olumsuzluklar, aksaklıklar, eksiklikler var olsa da herkese dokunmaya, herkesin iyi ki Konya’da yaşıyorum diyebileceği bir yapı oluşturmaya dönük hedefleri, bu hedefler doğrultusunda da gayretleri olan idarecilerimiz var bizim.
Aslında bu, bize şanlı ecdadımızdan kalan bir miras, bir gelenek…
Dar-ül Mülk olan Konya’ya baktığımızda özellikle başşehirlik yaptığı dönemlerden birçok eseri şehrin her bir caddesinde ve sokağında görebiliyoruz.
Bunların üstüne bugünden bir şeyler koyup yekunu yarına taşıyabilmektir önemli olan. Yerel yönetimlerimizin gayretlerinin temelinde de bugün daha güzel bir Konya inşa edip, yarına bu güzel Konya’yı miras olarak bırakabilme çabası…
KÖTÜ KOKULARIYLA ANILAN KARATAY LAVANTA VE GÜL KOKUYOR
Şehirdeki turizm potansiyelini de harekete geçirecek nitelikte önemli çalışmalardan birine Karatay Belediyesi imza attı. Aslında bugün değil geçtiğimiz yıl atmıştı ilk imzasını Karatay Lavanta Bahçeleri ile…
Karatay’ı bilen bilir… Arıtmadan gelen koku, süt ürünleri işleme tesislerinden gelen koku, şehrin daha çukurda kalan bir ilçesinde olduğu ve doğalgaz kullanımının daha az olduğu için kışın yükselen kömür ve is kokusu Karatay ile bütünleşikti.
Ama şimdi Karatay’a gittiğiniz zaman lavanta kokularını ve bu yıl ilk defa açılan Gül Bahçesi ile birlikte gül kokularını burnunuza derin derin teneffüs edebiliyorsunuz. Harçsız, masrafsız, tamamen tabii ve tabiatla barışık olan bu bahçeler kim bilir belki uzun yıllar sonra ecdadın bıraktığı eserler kıymetiyle anılacaktır.
MERAM’A BU BAHÇE ÇOK YAKIŞTI, DEVAMI DA GELİYOR
Karatay’ın lavantası olur da Meram’ın olmaz mı? Meram Belediyesi tarafından Dere Mahallesi’nde yapılan lavanta bahçesi de geçtiğimiz günlerde hizmete açıldı. Meram Dere’nin tabii güzelliklerinin tam orta yerinde lavantanın kendine has renkleriyle süslenmiş ve içerisinde bulunanların hayranlıkla izleyecekleri bir bahçe olmuş burası. Şirin ama bir o kadar güzel… Muhakkak gidip görmenizi tavsiye ediyorum.
Meram Belediyesi tarihi değerleri gün yüzüne çıkarıp gelecek nesillere aktarmak adına yaptığı yeni bir projenin de sonuna gelmiş. Bugün yarın onunla ilgili de kamuoyu bilgilendirilir. Biz şimdiden söyleyip sürprizini kaçırmayalım. Ama gerçekten hem Konya’ya hem de Meram’a çok yakışacak bir iş. Adeta Meram’ın merkezinden ‘ben buradayım’ diye haykıran bir tarih gün yüzüne çıkarılıyor. Bu kadarını söylemekle yetinelim.