Konya Tanıtım Elçileri’nin “Yurdumuzu gezelim görelim sevelim” gezisinde bu seferki durağımız Konya’nın nadide ilçesi Doğanhisar’dı…
Her zamanki gibi klasik gezi başlangıç durağımız anıttan hareket ediyoruz Doğanhisar’a.
Gezimizde kimler yok ki; Konya Tanıtım Elçileri Dernek Başkanı İsmail Topaloğlu, Jeofizik Yüksek Mühendisi Latif Çağır, Konya’nın duayen fotoğraf sanatçılarından Naci İdil, Yaşar Uzun, Bayram Kabadayı gibi birçok gezi sevdalısı insanlarımız, gezimize iştirak ediyorlardı. Konya’dan 1 saat 40 dakika süren yolculuğumuz Doğanhisar kaymakamlığı binası önünde nihatleniyor.
Grubumuzu Doğanhisar Kaymakamı Sayın Abdulkerem Abbasoğlu ve Belediye Başkanı Sayın Abdullah Koç Bey karşılıyordu…
Belediye Başkanının çay ikramından sonra, Doğanhisar’ın sebze ve meyve pazarını gezmeye başlıyoruz, gerçekten şahane bir Pazaryeri içerisinde buluyoruz kendimizi.
Yerel halkın kendi bahçesinde yetiştirmiş olduğu organik tertemiz sebzelerini ve meyvelerini görünce, tatmadan edemiyor insan…
Yaşlı annelerimiz bahçelerinde yetiştirdiği fasulye, salatalık ve meyveleri alıp getirip pazarda satıyorlar.
Öyle temiz ve organik ki, meyve veya sebze yediğinizin farkına varıyorsunuz…
Alabildiğine büyük bir pazar, tarihi binaların yer aldığı daracık sokaklarda uzun uzadıya bir pazar kurmuşlar…
İstediğiniz her türlü sebze meyve bulunuyor üstelik de organik, hatta gezideki arkadaşlarımızdan bazılarının “Konya’dan buraya sebze almak için gelmek lazım” demelerine bile şahit oluyoruz…
Tarihi binalar demişken, Doğanhisar’da bu tarihi yapılar sanki biraz kendi hallerine bırakılmış gibi görünüyor.
Yeşil dağların eteklerine iskân olmuş bu güzelim şehir, tarihi güzelliklerin arasında biraz kaybolmuş gibi geldi bizlere.
Tarihi yapılardan Ulu Cami’nin mihrabı takılıyor gözlerimize.
Mihrap tamamen ahşaptan yapılmış ve bu mihrabın Türkiye’nin en büyük tahtadan mihrabı olduğunu söylüyor cami görevlisi.
Caminin yapım tarihi, kapı üstündeki kitabeden de anlaşıldığı gibi 1548 M. olarak tespit edilmiş.
Harika ahşap işlemeleriyle, Doğanhisar Ulu Cami bizleri mest ediyor…
Ara sokaklarda ilerliyoruz ve yöre halkının “pat pat” diye isim verdiği taşıtlarla karşılaşıyoruz.
İşlerini bu “pat pat” adlı taşıtlarıyla daha kolay yaptıklarını, aracın harmanda, bağ ve bahçe işlerinde kendilerine çok kolaylık sağladığını söylüyorlar…
Doğanhisar’a bağlı Koçaş köyündeki Yunus Emre Camisi ve Yunus Emre’nin Hocası Tapduk Emre’nin mezarına gidiyoruz.
Tarihi işlemeli taş parçalarından yapılan Yunus Emre Cami akustik bir hava ile yapılmış.
Cami içerisinde konuştuğunuzda sesinizin dalgalandığını hissediyorsunuz, ekolu bir ses ile harika duygular yaşatıyor bizlere.
Yine aynı köyde Yunus Emre’nin hocası “Tapduk Emre”nin mezarında dua ettikten sonra, çay ikramı için Koçaş köyünün kahvehanesine misafir oluyoruz.
Köy halkının çok misafirperver olduğuna şahit oluyoruz. Sizleri her zaman bekliyorum diyor köy muhtarımız. Ve bu güzel köyden güzel anılarla ayrılıyoruz…
Doğanhisar’ın en güzel yerlerinden Gölcük mesire alanına gidiyoruz.
Mesire alanı biraz yüksekte ağaçların arasında yeşilliklerle bezeli bir ortama kurulmuş harika bir yer olarak gözümüze çarpıyor. Şehirde yazın sıcaktan bunalan kişilerin serinlemek için gidebileceği en mükemmel yerlerden bir tanesi Gölcük Mesire alanı.
Mesire alanından biraz aşağıya yaya indiğinizde Gölcük Kanyonu var. Fotoğrafçıların aradığı harika yerlerden bir tanesi de Gölcük Kanyonu…
Diyorum ki Doğanhisar tarihiyle güncel yaşamıyla gezilmesi görülmesi gereken bir ilçemiz.
Doğanhisar’ın tarihi yapıları restore edilirse, hem doğal güzellikleriyle hem de tarihi dokusuyla doyum olmayacak hatta bu manada turist çekecek bir ilçemiz olabilir…
Konya’nın fazla görünmeyen hisarı, DOĞANHİSAR’ı görünür yapmak bizim elimizde…
Gezimiz esnasında bizlere yardımlarını esirgemeyen ilçe kaymakamımıza ve belediye başkanımıza diğer kolluk güçlerimize çok teşekkürler ediyoruz.
Başka bir güzel yerlerimizde görüşmek ümidi ile.