Kimi zaman insan, masallarda olduğu gibi olağanüstü güçlere erişmek istiyor. Mesela elimde bir sihirli değnek olmalı, sihirli değneği uzattığım yer bir anda huzur bulmalı. Karmaşıklıklar düzelmeli. Trafik arap saçı olmaktan çıkmalı. Ama bu masallarda olur değil mi?
Konya, uzun zamandan beri trafik karmaşası ile boğuşuyor. Daha bir hayli düzeleceğe de benzemiyor. İnsanlar saç-baş yoluyor. Hiçbir yönetici bu durumdan rahatsızlık da duymuyor. “Şehremini” olmak o kadar kolay değildir. Vatandaşın derdiyle dertlenmeyenler bu görevin hakkını veremiyor demektir.
Şöyle bir çıkıp gezin Konya’yı. İnsanların ne kadar mağdur olduklarını gözlerinizle görün. Her gün bir yolun kapanmasının insanlar üzerindeki etkilerini bizzat kendilerine sorun. Konya’yı nasıl “Çile şehri” yaptığınızı oturduğunuz yerden görmek imkansızdır.
Eğer size “Bu millet balık hafızalıdır. 13 gün sonra unutmaya başlar” diye telkinde bulunuyorsa, inanmayın. Çilenin boyutları o kadar büyük ki, hiç unutulacak gibi değil. Eğer şehreminilikten sıkıldıysanız, doyduysanız, umursanmazlık bundansa diyecek bir şey yoktur.
Trafik görevlileri de çok enteresan. Ara sokaklara müdahale ettikleri kadar, ana caddelerde göremiyoruz onları. Yollar sıkışmış, geçmek imkansız. Tam bir üçüncü dünya ülkesinin geri kalmış bir şehri gibi. Yanlarda park etmiş araçlar. Yolun ortasına aracını bırakıp giden vatandaşlar. Elbirliği ile bu şehri nasıl “Yaşanmaz” yaparız diye canla-başla çalışıyoruz.
Konya’nın imdat çığlıklarını duymak istemeyenler, kulaklarını ve gözlerini kapatanlar biz bunu hak etmiyoruz. Artık çilemiz dolsun. Yollarımız açılsın. Her gün bir sürprizle karşılaşmaktan “Sürpriz manyağı” olduk. Rakiplere malzeme vermekten usanmadınız mı?
Dost acı söyler. Ben atalarımızın yalancısıyım.