Merhabalar efendim.
Bu haftanın ilk yazısını Konyaspor’un efsane ismi Kaya Tarakçı ile yapmış olduğum röportaja ayırdım.
Ziyadesiyle keyif alacağınızı düşünüyorum.
Buyurunuz:
S.B: Kaya Bey merhabalar. Nasılsınız?
K.T: Merhabalar, teşekkürler sağ olun sizler nasılsınız?
S.B: Bizler de gayet iyiyiz teşekkür ediyoruz. Öncelikle değerli vaktinizi ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum.
K.T: Estağfurullah ne demek, ben teşekkür ediyorum.
S.B: Kaya Bey sizi biraz tanımak isterim.
K.T: Elbette. 43 yaşındayım. Adanalıyım. 23 yıla yakın profesyonel futbol oynadım. Adana’da amatör olarak başladım. Yaklaşık 5 yıl amatör ligde top koşturdum. Lise bittikten sonra profesyonel hayatım başladı. 2012 yılında Konya’ya geldim. Ve yaklaşık 13 yıldır da Konya’da yaşıyorum. Evli ve iki çocuk babasıyım.
S.B: Spora başlangıcınızı detaylı bir şekilde dinlemek isterim.
K.T: Tabi ki. Benim başladığım dönemlerde bir mahalle kültürü vardı. Ve biliyorsunuz bu çok önemliydi. Ben de futbola mahallede başladım. Ve dahi Çukurova Üniversite’sinin amatör takımı vardı oraya gittim orada seçmeler falan oluyordu. Orada seçildim ve nihayetinde başlangıç bu şekilde oldu. Çok üzülerek söylüyorum ki şu an itibariyle bu kültür kalmadı.
S.B: Peki, başlangıç itibariyle sizi spora teşvik eden, sizi destekleyen birisi ya da birileri var mıydı?
K.T: Beraber futbol oynadığımız bir abimiz başlangıç aşamasında bize destek oldu. Abimle birlikte beni futbola teşvik etti. Sonrasında süreç kendiliğinden gelişti.
S.B: İlk adımdaki motivasyonunuz neydi?
K.T: Tabi ilk adımda işe çok profesyonel bakmıyoruz. Keyif alarak ve deneme yanılma yoluyla ilerliyoruz. Yani kendi kendimizi motive ediş şeklimiz farklıydı. Ayrıca yapım gereği çalışmayı da çok seven biriyim. O zamanlarda ekstra çalışmalar benim hep alışkanlığımdı.
S.B: Şu an itibariyle istediğim noktadayım diyebiliyor musunuz?
K.T: Çok şükür. Bu da olabilirdi, şu da olabilirdi dersem nankörlük etmiş olurum. Benden daha iyi oldukları söylenen kişilerin sönüp gittiğini düşünürsek ve çeşitli gelişimleri göz önünde bulundurursak bulunduğum konumdan memnunum diyebilirim.
S.B: Konyaspor’a başlangıç nasıl oldu?
K.T: Konyaspor’a gelmeden önce İstanbul’da Kartalspor’ da oynuyordum. İki yıl orda oynadım. Sezon içerisinde istediklerimi elde etmiştim. O dönemde Konyaspor adına bir geçiş dönemiydi. Transfer yasağının olduğu, sıkıntıların olduğu bir dönemdi ve sonrasında transfer yasağının kalkmasıyla birlikte Başkanımız Hasan Dağlı, Hasan abimiz aradı ve teklifini sundu. Böyle bir niyetimiz var sen de düşünür müsün dedi. Ondan sonra bana da mantıklı geldi. Konyaspor’da büyük bir camia her geçen gün bunu daha iyi anlıyorum. Böylelikle Konyaspor maceramız başlamış oldu.
S.B: Konyaspor’u nasıl buldunuz peki?
K.T: Çok kaliteli bir doku olduğunu daha ilk adımı attığımda görmüştüm. Arkadaşlık ve beraberlik bağı çok kuvvetliydi. Ve bu noktada bizim mevzuumuz hiçbir zaman maddiyat olmadı. Önce kendi işimizi yapmaya odaklandık.
S.B: İstanbul takım dinamiğiyle Anadolu takım dinamiği arasında nasıl bir fark var?
K.T: Kartalspor’dan yola çıkarsak Kartalspor bir semt takımı. İstanbul etiketi olan bir takım. Ama Konyaspor’da Süper Lig’de bulunan ve farklı dinamikleri olan bir takım. Netice itibariyle çok kesin ve keskin dinamiklerden bahsedemeyiz.
S.B: Futbolun gelişimi açısından ara durakları var mı sizce?
K.T: Var. Ülke futbolunun gelişimi açısından bu duraklar çok önemli aslında. Bazen dibe vurup silkelenmemiz gerekir. Ve bundan ders çıkaramıyorsak bunun da hiçbir kıymeti yok. Açıkçası ben şu an itibariyle ülke futbolumuzun bir gerilemede olduğunu düşünüyorum. Bunun birçok nedeni var. Yabancı kuralına bağlarız, jenerasyona bağlarız, altyapı durumuna bağlarız, günü kurtarma çabasına bağlarız. Çok farklı sebepleri var. Bunu bütün dünya ligleri için söyleyebilirim. Bunun yanında çok sonuç odaklı olmamızda ayrı bir husus.
S.B: Futboldaki idareciliği nasıl değerlendiriyorsunuz?
K.T: Günümüz itibariyle birçok yönetici, başkan futbolun içinden gelmiyor. Bu olabilir. Ancak uyum ve uygunluğu uzun vadede tesis etmek bu noktada çok da öngörülebilir olmuyor. Mesela ben bir şeyi bilemeye bilirim ama yanıma bilen birileri alabilirim. Biz her şeyi yaparız, herkesi yönetiriz anlayışı çok yanlış bir anlayış. Çünkü futbol ve futbolcu psikolojisi çok başka.
S.B: Ülkemiz futbolu hak ettiği yerde diyebiliriz miyiz?
K.T: Bizim futbolcularımızın yeteneği tartışılmaz bir defa bunu öncelikle belirtmek istiyorum. Almanlar bir zaman şöyle söylüyordu: ‘Bizim en yeteneklimiz Mesut Özil.’ yani bir Türk futbolcudan bahsediyorlar. Ben yıllarca yetenekli futbolcularla beraber çalıştım. Bizim eksiğimiz iş disiplini. Sürekli Alman futbolu, Hollanda futbolu, İskandinav ülkelerinin futbolunu öne koyarız. Neden? Çünkü bir sistem var, iş disiplini var.
S.B: Peki futbolda okullaşma adımı doğru mu?
K.T: Tamamen olmaz diyemem. Akademi önemli. Layıkıyla yaparsan yıllar geçtikçe meyvesini yersin. Eğitmen olarak durumumuz ne? Nerelere temas ediyoruz? Mahalle kültürü dedik ya hani. Buradan kopmamamız lazım. Mesela Fransa’da çocukların akademik dereceleri kötüyse takımlara giremiyorlarmış. Ekstra yetenekleri olursa farklı değerlendirilebiliyormuş. Bizde de bu denli adımlar atılmalı diye düşünüyorum. Kolay mı? Kolay değil. Ama uğraşmamız lazım.
S.B: Spor camiasından örnek aldığınız isimler var mıydı?
K.T: Yani başlangıç itibariyle rol model falan anladığımız şeyler değildi. Ama hayatıma dokunma noktasında bana yardımcı olan, hayatıma yön veren isim Aykut Hoca diyebilirim. Çünkü Aykut Hoca’nın bakış açısı sadece saha içerisinden ibaret değil. Saha dışına da yansıyan bir bakış açısı var. Günü kurtarma derdinde olmayan bir insan. Duruşu olan bir insan.
S.B: Takımda kimlerle aranız iyiydi?
K.T: Selim Ay, Ali Turan, Ali Çamdalı, Ömer Ali Şahiner, Mehmet Uslu. Bu isimlerle çok iyi anlaşırdım Konyaspor özelinde.
S.B: Sizin için çok vurucu, unutamadığınız maçlar olmuştur diye düşünüyorum.
K.T: Tabi. Herkesin hala konuştuğu Buca ve Fenerbahçe maçını söyleyebilirim.
S.B: Takım çalıştırma hedefiniz var mı?
K.T: Belki ilerleyen zamanlarda olabilir. Şu an itibariyle böyle bir düşüncem yok.
S.B: Taraftar kulüp ilişkisini ben ülkemizde çok zayıf görüyorum. Siz ne düşünüyorsunuz?
K.T: Bu esasında bir kültürdür. Bu kültürü doğru sindirip doğru hareket etmek gerekir. Bunu başarabilirsek birçok şeyin hızlı değiştiğini görebiliriz.
S.B: Ailenizin spora ve futbola bakışı nasıl?
K.T: Eşim biraz uzaklaştı. Neden uzaklaştı? Tabi önceden ben oynarken bir taraftardı, çok ciddi takip ediyordu. Ama belli bir süre sonra arasına mesafe koydu. Kendi alanına yöneldi. Şu an eğitmenlik yapıyor. Çocuklarım da aktif sporla uğraşıyor.
S.B: Futbolun özü hobi olarak mı meslek olarak mı yeşillenir sizce?
K.T: Ben bu nokta da dengeyi gözetiyorum. Denge olmadan hiçbiri olmaz. Ne hobi olarak ne de meslek olarak icra edebiliriz.
S.B: Son olarak size ait bir söz isterim.
K.T: Hayat seni elemeden, sen kendini eleme.
S.B: Peki Kaya Bey değerli vaktinizi ayırdığınız için tekrar çok teşekkür ediyorum. İyi çalışmalar dilerim.
K.T: Ben teşekkür ediyorum, çok keyif aldım eksik olmayın.