Konya’ya vefa-1

Yusuf Alpaslan Özdemir

Konya tarihin en kadim ve köklü medeniyetlerine beşiklik etmiş müstesna şehirlerimizden biridir. Böyle mübarek bir şehrin kültür ve sanatına hizmet edenler ve dahi bunları araştıranlar da oldukça fazladır, doğal olarak. Bu isimler öyle çoktur ki birer paragrafla değiniverip geçmek dahi konunun birkaç ay devam etmesine neden olabilir. Bu haseple yaşayanlardan, özellikle de araştırmacılardan bahsedeceğim birkaç yazıda.

Şehirlerine ve değerlerine eşsiz bir vefa göstererek gelenek görenek ve şahsiyetlerimizi tarihin tozlu sayfalarında kaybolup gitmesine mani olan bu isimlerle ne kadar gurur duysak azdır. Aynı nedenlerle yer veremediğim, yahut gözden kaçırdığım isimlerden şimdiden özür diliyorum.

Sözü daha fazla uzatmadan başlayalım o halde…

İlk bahsedeceğim kişi; yıllar önce Selçuk Üniversitesi Edebiyat Bölümünden Halk Edebiyatı hocam da olan, sadece Konya değil Türk halk kültürü adına onlarca kitabı, makalesi, incelemesi olan, pek çok derleme ve tez çalışmasına öncülük eden, öğrencisi olmakla gurur duyduğum Saim Sakaoğlu hocamız var. Eminim ki bu topraklarda yaşayıp da onun ismini duymayan yoktur.

Saim hocamı sadece hocam olması vesilesiyle değil, rahmetli Mehmet Kaplan hocanın talebesi olması hasebiyle de önemli buldum. Yaklaşık yirmi üç sene evvel Yeni Meram gazetesinde çıkan ilk kültür sanat sayfama onunla yaptığım uzun bir röportajla başlamıştım. Kaplan hoca ile hatıralarını da dinlemekten zevk aldım, yine bu yıllarda Aydınlar Ocağında Kaplan hocayı anma toplantısına vesile olmakla nasıl bahtiyar olduğumu anlatmaya kelimeler yetmez.

Saim hocanın çalışmalarının listesini vermek bile epey bir yekün tutar. Edebiyata, özelde halk edebiyatına ilgi duyan herkes Sakaoğlu hocanın çalışmalarından ziyadesiyle yararlanabilir ki pek çok halk edebiyatı konusunda konunun otoritesi, ilk çalışmayı yapan isimdir. Eserlerinden birkaçını burada vermek istiyorum; 101 Anadolu Efsanesi, Türk Masalları, Bayburtlu Zihni, Türk Saz Şiiri Antolojisi vd.

Anılarını da yazmaya başlayan hocamızın Merhaba gazetesinin çarşamba günleri verdiği ekte hemen her hafta yazdığını da eklemeden geçmeyeyim.

Yine Pusula gazetesinde hazırladığım Kültür Atlası’nda da Saim Sakaoğlu ile röportajımız tam bir hafta sürmüştür ki halen internet sayfamızda bulabileceğiniz bu söyleşi serisini okumanızı şiddetle tavsiye ederim.

Ömrünü Halk Edebiyatına, Konya’ya vakfeden böyle müstesna bir aydınla ilgili anlatacak o kadar çok şey, anı var ki rahatlıkla bir kitap ortaya çıkar iddiasında bulunabilirim.

Saim Sakaoğlu hocamızı anmışken Mehmet Ali Uz, rahmetli Ali Berat Alptekin, şu an milletvekili olan yine üniversiteden hocam Metin Ergun’dan vd. da bahsetmem gerek ama dediğim gibi yazı serisinin çok uzamaması adına bu bölümü geçiyorum.

Bahsedeceğim isimleri alfabetik ya da önem sırası gibi bir tasnife tutmayacağım tabi ki, gönlümden geldiği gibi sıradaki kıymetlilerimizle devam ediyorum.

Emekli öğretmen ve araştırmacı Ali Işık Konya ile ilgili pek doneyi derleyip araştırarak kayıt altına almış, Konya üzerine son derece önemli kitaplar yazmış kıymetli bir diğer ismimizdir. Özellikle Çizgi Kitabevinden çıkan kitaplarının ismi dahi ne denli büyük ve önemli işler ortaya koyduğunun tescilidir.

‘Geçmişten Günümüze Konya’nın Gülleri’nde delileri ve meczupları akıcı bir dille anlatan Işık, ilgiyle okunacak bir kitap ortaya koydu. Kitabın tanıtım bülteninde şu cümleler yer alıyor; “Kapı ve Aziziye camileri merkezli Konya Çarşısı'nın esnaf, tüccar ve zanaatkârları gibi olmazsa olmazlarındandı meczuplar. Çarşı sakinlerince veli mesabesinde görülen bu meczuplar "Konya Çarşısı'nın gülleri"ydi. Bunlar, her biri kendine özgü marifetleri olan kişilerdi. Onları sadece Konya Çarşısı'ndaki esnaf değil, herkes tanırdı. Hiç kimseye zararları olmayan kimselerdi onlar. Kimisi dinî nasihatlerde bulunur, kimisi uğur dağıtır, kimisi güzel sesiyle gazel çeker ve kimisi de Hükümet Meydanı'nda siyasi nutuklar atardı. Hiçbir zaman el açmazlardı. İsteyenler, onları çağırır ve gönüllerinden ne koparsa verirlerdi.

Onların kendi aralarında kurdukları gayriresmî dernekleri vardı, birbirlerini kollarlardı. Bir düğün veya cenazeyi anında hepsi haber alır ve arzı endam ederlerdi. Aslında onlar davetsiz misafirlerdi. Her düğün pilavının baş konuğuydular. Onlara ölçüsüz yemek verilirdi. Hatta giderken tencereleri veya zembilleri ayrıca doldurulurdu. Ramazanlarda da topluca, özel olarak ağırlanırlardı
.”

Yarın devam edelim.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.