Selçuk Özdağ, konuşmasını seven bir kişiliğe sahip. Bana “Mustafa Can, ben konuşmasını seven bir insanım” demişti.
Seneler sonra tekrar Konya’da kucaklaştık.
Tarihe olan derinliği dolayısıyla olaylara bakışı ve kavrayışı açısından güzel tesbitler yapan Selçuk Özdağ Ağabey, benden bir yaş büyük.
Hitabeti son derece kuvvetli olan ve insanlara pozitif bakan ve o şekilde yaklaşan Selçuk Bey, günde 200-400 arasında kişiye ulaşan bir siyasetçi.
Günde 50-60’a yakın kişi şu veya bu şekilde kendisini telefonla arıyor. Mesaj atıyor ve Sayın Vekil, kendisine arayanlara istisnasız erken veya geç dönüş yapıyor. Aktif olması dolayısıyla kendisini en çok iş konusunda arayanlar çoğunluğu oluşturuyor. Arabasına biner binmez telefonları hiç susmuyor. Vekilimiz bu arada benim de yazar olarak haftada bir yazdığım “enpolitik” adlı siteyi de yönetiyor.
Sayın Vekil, sosyal medyayı ve özellikle Twitter’i çok iyi kullanıyor. Enpoitik sitesi kısa zamanda 50 bin kişiye ulaşmış durumda. Hedef ise 100-200 bine ulaşmak. Milletvekili Özdağ, “medya büyük güç ve sosyal medyayı da iyi kullanmak lâzım” diyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Bülent Arınç’ın daveti ve teveccühü üzerine AK Parti’ye katıldığını ve iki dönemdir Manisa’dan vekil olarak Meclis’e girdiğini belirten Selçuk Özdağ, Manisa’da aktif olarak çalışan potansiyel güçlü bir isim.
Önümüzdeki dönem vekil olarak listede ismi yer almasa bile büyük bir şehre belediye başkan adayı olarak girebilecek potansiyele sahip.
Heyecanlı, azimli, mücadeleci ve aktif.
Benden her alanda proje isteyen bir vekille ilk defa karşılaşıyorum.
Anadolu Basını ve Yerel Medya’nın sorunlarıyla ilgili bir projeyi kendisine takdim etme noktasında söz verdim.
***
Serbest zaman diliminde kendisine sorulan bütün sorulara içtenlikle cevap verdi. Hiçbir soruyu geri çevirmedi. Muhsin Yazıcıoğlu hayatta olsaydı Ak Parti’ye katılmazdım, dedi. Bir dinleyici, yaşasaydı Muhsin Yazıcıoğlu da Ak Parti’ye katılırdı demesi üzerine Selçuk Bey, o zaman ben de katılırdım diye cevap verdi. Bu arada Yeni Şafak gazetesi yazarı İsmail Kılıçarslan, “Belki Ak Parti Büyük Birlik’e katılırdı. Siyaset bu, hiç belli olmaz…” şeklinde araya girdi.
***
Fethullah Gülen’le görüştüğünü, kendisini Türkiye’ye davet ettiğini de ifade eden Özdağ, Manisa’da kendisine bir zarf içerisinde bir liste verildiğini belirterek şunları anlattı:
“Ben Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkan Vekili iken, milletvekili olmadan önce tesbit ettim bu yapıyı. Bu yapının okullarını araştırdım, yurtlarını araştırdım. Türkçe Olimpiyatlarını araştırdım. Ama arka planını gördüm. Görünen kısmına evet, ama görünmeyen kısmıyla devleti ele geçirmek istiyorlardı.
Milletvekili oldum. Çok yardım ettiler bize. Müthiş! Çok koştular. Milletvekili olduktan sonra bana bir zarf getirdiler. Baktım Manisa’nın bütün bürokratlarının listesini yapmışlar. Onları istediler. Onlara dedim ki; sadece siz oy vermediniz. Süleymancılar verdi, milliyetçiler ve ülkücüler verdi, milli görüşçüler verdi, sosyal demokratlar verdi. Şu şu cemaatler verdi. Ve onlara Osman bin Talha’yı anlattım. Kâbe’nin anahtarının nasıl teslim edildiğini anlattım. Kısaca söyleyeyim. Peygamberimiz Mekke’yi kansız fethettikten sonra Hz. Ali’ye görev verdi ve Kâbe’nin anahtarını git, al getir dedi. Hz. Ali gitti, istedi ve dedi ki vermem. Peygamber olduğuna inanmıyorum ki vereyim. Kâbe bize aittir. Benim sülaleme aittir ve biz bakarız. Vermemesine rağmen çöktü, zorla ve cebren aldı getirdi Peygamberimize. Peygamber Efendimiz, sonra çağırdı Hz. Ali’yi. Bu anahtarı al ve Osman bin Talha’ya götür ver, dedi. Hz. Ali şaşırdı ve zaten zorla almıştım dedi. Peygamberimiz; bana şimdi ayet geldi “Emanetleri ehline veriniz” diye. Emanet onun. Ehil de o. Git bu emaneti ona ver dedi. Gitti verdi. Adam dedi ben peygamberine inanmıyorum ki, niye zorla aldın ve niye getirdin şimdi. Peygamberimize vahiy gelmiş. Emaneti ehline veriniz diye. Ehil olarak sizi görüyor da ondan getirdim dedi ve anahtarı verdi. Osman bin Talha bunun üzerine Müslüman oldu.
Sonra milletvekili arkadaşlarımı ve il başkanımızı çağırdım. Onlara, arkadaşlar bunlarla iyi geçinelim. Televizyonları, radyoları, gazeteleri var. Ama arka planda bunlar bizi yönetmek istiyorlar. Yönettirmeyelim dedim. Manisa’yı biz yöneteceğiz. Biz siyasetçiyiz. Bizim üzerimizde başka güç yoktur. İki şeyden korkarız; Allah’tan ve milletten. Biz siyasetçiler iki şeyden hoşlanırız; sandıktan ve de alkıştan.”
AZİZİM DİYOR Kİ…
Soru şu: Türkiye’de siyasete karışan bu cemaatin en kuvvetli olduğu şehirlerarasında Konya da vardı. Bunların ileri gelenleri, hangi Ak Parti Milletvekiline zarf uzattılar... O zarfı alan milletvekili acaba onlara ne dedi?
Konya’yı “Paralel Yapı” inşallah hiç yönetmemiştir. Zarfı alan Konyalı vekil, onlara karşı onurlu bir duruş sergileyerek “işi ehline verme” konusunda Allah’tan ve milletten korkusunu umarım izhar etmiştir diye düşünüyorum.