Sağ elini kalbinin üzerine koyduğunda, vicdanınla konuşuyor musun hiç?
Bir kere olsun pişman oldun mu mesela?
Kendi menfaatini, çıkarını, karizmanı yüceltmek için devleti kullandın mı?
Hadi, dürüst ol bana. Seni ne yargılarım ne de yadırgarım. Oturur konuşuruz sadece. Olumlu olumsuz hiç fark etmez, yeter ki bana bir cevap ver.
Korkma, ben içimdeki o şefkati hiçbir zaman kaybetmedim, sizler gibi acımasız olmadım. Çünkü benim şefkatimin kaynağı; devletim…
Ne biter ne yiter.
Peki ya senin?
*****
Zordur bilirim, meşakkatlidir bilirim, gönüller şad olmaz bilirim. Ama bu sevda uğruna katlanılamayacak hiçbir şey yoktur, bunu da bilirim. Bu yüzden sabrederim.
Mesela her gün şunu mutlaka yaparım: Arka fona Musa Eroğlu’nu açarım bir başıma kalırım, baştan aşağıya düşünüp bütün sistemi sorgularım.
Korkmam kendi içimde sorgulamaktan fakat kendimden başka herkesten korkarım…
Peki sen hiç korktun mu?
Dur! Cevap vermeden önce sana bir şey itiraf edeceğim: Ben artık senden de korkuyorum.
Neden mi?
Çünkü sen kendinden korkmuyorsun. Bunu nasıl başarıyorsun bilmiyorum ama bu korkusuzluğun başımı döndürüyor. Bir gün korktuklarım aramıza duvar örer diye korkuyorum senden.
Vereceğin cevabı biliyorum ama insanoğlu keşke sadece çiğ süt emmiş olsa idi…
*****
Günler, aylar, yıllar geçip gider.
Kimi zaman baharda çağlayıp taşan Zap olurum, kimi zaman da Tendürek’te esen soğuk bir yel…
Gündüzümde deli deli dolanırım, gecemde kabuslarla savaşırım.
Peki sen? Gecenin gündüzüne mi, yazın kışına mı?
Senin de savaşın meydanda mı yoksa benim gibi ruhunda mı?
*****
Biliyorum, çok soru soruyorum çok konuşuyorum.
Bıktım kendimle konuşmaktan çünkü.
Yüzüme melül melül bakan kuzulara anlata anlata derdimi, sütten kesildiler.
Anla işte yahu halimi!
Umarsızlıklarla bezeli Anadolu’nun dört bir köşesine yetemeyeceğimi kabullendim artık.
Vicdanlara dokunamıyorum, olmuyor. Ne kadar çırpınırsam çırpınayım kanadımdan vuruyorlar.
Yaralarımı kendim saramıyorum artık.
Ama şöyle bir şey var; sen el verirsen, Anadolu’nun dört bir yanına umut tohumları ekebiliriz.
Benim buna dair umudum var…
Çünkü Anadolu, devletin gerçek yüzünü görmeye muhtaç. İçten bir tebessüme, sıcak bir çorbaya, sımsıkı saran kollara, kuzuların melemesi eşliğinde içilen çaylara, mis gibi ekmek kokusuna…
*****
Var mısın buna?
Yoksa korkuyor musun sen de, bu mücadelede?
Korkularını, umuda çevirmeye hazır mısın?
Anadolu’ya devletin sıcacık şefkatli kollarını açmaya razı mısın?
Razıysan, gel benimle…
NOT: Yazı dilimdeki “SEN” hitabım, vatan sevdasına düşmüş bütün meczuplara…