Olağanüstü zamanlara şahit olunan bugünlerde bütün dünyayı saran korona virüs salgını hepimizin birincil gündemi durumunda. ‘’Küresel biyolojik tehdit’’ olarak tanımlanan salgının birçok alanda büyük etki yarattığı gözükmektedir. Bugünlerde temelde salgının yayılmasının engellenmesi ve tedavi yöntemleri konuşuluyor olsa da benim alanım olmadığı için bu konuda yorum yapmam mümkün değildir. Ancak salgının sosyal, ekonomik ve siyasal bütün alanları etkilediği ve bu alanlarda büyük dönüşümlerin habercisi olduğu ortadadır.
Klişe bir söz olmakla birlikte tarihe tanıklık ettiğimiz gerçeğini unutmamalıyız.
Uluslararası ilişkilerden siyasete, sosyolojiden iktisada kadar bütün sosyal alanlarda büyük bir etki yaratan ve temel okumalarla ilgili tartışmalar doğuran bu dönemin gelecek on yıllarda bir dönüm noktası olarak kabul edileceği düşünülmektedir.
Bu aşamada birçok komplo teorisi ortaya konmuş olsa da bunları pek inandırıcı bulmadığımı söyleyebilirim. Ancak analitik bir biçimde dönüşümleri ifade etmenin de önemli olduğunu düşünüyorum.
Küreselleşme ve Virüs
‘’Küreselleşen dünya da’’ diye başlayan cümleler ile yüzlerce okuduğum makalede dünyanın küreselleşmesinin geri döndürülemez bir süreç olduğu anlatıldı. Bu anlatıların temelinde küreselleşmenin önüne geçilmesi mümkün olmayan bir gerçeklik olduğu yatmaktaydı.
‘’Küreselleşme ve Ulus devlet’’ içeren birçok soruya cevap vermeye çalıştığım lisans hayatımda böyle bir salgın öngörüsü doğal olarak hiç karşıma çıkmış değildi. Dolayısıyla küreselleşmenin ulus devletlerin gücünü kırdığına dair ortak bir tavra dahil olduğumu söyleyebilirim.
Ancak tek taraflı bir gelişimin ya da dönüşümün mümkün olmadığına inanmaktayım. Herhangi bir tarafın gücünü artırması, etkinlik alanını genişletmesi ya da gelişim göstermesi beraberinde karşısındakinin de beslenmesini sağlamaktadır. Dönüşümlerde bir kavram karşısındaki kavramı da dönüştürmektedir.
Bu çerçevede küreselleşme aslında kendi alanını genişlettikçe, yereli de besliyor ve yerelin kendini var etme biçimine etki ediyordu. Yerelin kendisini var etme noktasında yeni arayışlar ile küreselleşme karşısında yer edinebildiği düşünülmektedir.
Bunların yanında küreselleşmenin ve kapitalist sistemin koca bir imparatorluk olduğunu ifade eden Hard ve Negri ‘’İmparatorluk’’ kitabında artık küreselleşmenin, yereli de içine alan bir aşamada olduğunu yazmaktaydı. Küreselleşmenin ve modern ideolojinin post modern dönem ile birlikte ‘’öteki’’ diye bir şey bırakmadığını söylemeleri önemli bir bakış açısı sunmaktaydı.
Korona virüsü ile mücadele kapsamında devletlerin uyguladıkları tedbirler ve vatandaşların bu tedbirlere verdikleri tepkiler bu anlamda geçmiş bakış açılarını değiştirebilecek güçtedir.
Öyle ki küreselleşmenin en temek dayanağı olan sınırların zayıflaması durumunun tamamen tersine döndüğünü görmekteyiz. Devletler, uluslararası seyahat engelleri koymakta ve insanların ‘’ulus devletin sınırları’’ndan çıkmasına mani olmaktadır. Hatta ulus devlet içinde seyahatlere bile engel konabilmektedir.
Uluslararası ticaretin de aynı şekilde gerektiği noktada durdurulabildiği gözükmektedir.
Üstelik Avrupa’yı krizin merkezi olma durumuna getiren ‘’özgürlükler’’ vurgusunun da bir karşılığı bu anlamda kalmamıştır. Türkiye’de toplum kendisi bu kısıtlamaları istemiş ve toplumun hayatının devamı için devletin kısıtlamalara gitmesini bizatihi kendisi talep etmiştir.
Çin’in bu bağlamda bütün özgürlükleri yok sayan uygulamalarının İngiltere’nin tutumu karşısında daha makul olduğunun düşünülmesi yadsınamaz bir değişimin göstergesidir.
Burada devlet ve özgürlük çerçevesinde Avrupa’nın kurguladığı paradigmanın yeniden değerlendirilebileceği gözükmektedir.
Virüs ve Piyasalar
Virüs ile birlikte dünya piyasaları çöktü ve büyük dalgalanmalar yaşandı. ABD borsası ‘’devre kesiciler’’ ile kontrol sağlamaya çalışsa da başarılı olamadı. AB Borsaları adeta çakıldı. Finansal piyasalarda yaşanan dalgalanmalar bütün sistemi adeta çökertti.
FED Politika Faizini sıfıra çekerek önlem almaya çalışsa da piyasa beklenen tepkiyi vermedi.
İnsanların nakit yönelimi ve eğilimi altının düşmesine sebep oldu. Altındaki dalgalanmaların boyutu da öngörülebilirlikten uzak durmaktadır.
İktisat alanının temel teorilerinin yanında yeni teorilerin yazılacağı muhakkaktır. Yeni bir sistem inşası hem ulus devletler hem de iktisat açısından gözükmektedir. Milat olarak ise yaşadığımız bugünlerin kabul edileceği söylenebilir.
Yeni çalışma yöntemleri(Home Office), yeni eğitim biçimleri(uzaktan eğitim), yeni ödeme sistemleri(kripto paralar) bu dönüşümlerin neticesi gibi gözükmektedir.
Bu başlıklara ise gelecekte bir yazıda yer vereceğiz.