Kurban Bayramı Pandemi gölgesi altında geçse de, yapılmaması gereken ne varsa yine bildiğimiz gibi davranmaya devam ettik.
Koronaya meydan okumak bunların en başta geleni.
Sahillerde, denizde, kurban kesim yerlerinde, bayram ziyaretlerinde, ne kadar cesur olduğumuzu, ondan hiç korkmadığımızı ispat ettik!
Elimize ne geçti? Ne geçtiği en geç iki hafta sonra belli olacak.
Korona’nın şakası var mı? Yok!
Onun yoksa, bizimde yok diyen aramadığınız kadar!
Bu cesaretin adına ne deniyor bilen var mı?
Yasakları delmeye, yasaklarla mücadele etmeye, neden yasak sorularının cevaplarını aramaya bu kadar meraklı olunur mu?
Avrupa ülkelerinde yaşananlar gözlerimizi açmadı. Her ülkede on binlerce insan öldü. Bizde ise çelişkili olduğu iddia edilen rakamlar ve açıklamalar var.,
Özellikle kendi şehrimizde…Bunların hiçbiri gözümüzü açmıyor.
Bize hiçbir şey olmaz demenin yanında, Korona bitti diyorlar diye bir laf milletin dilinde...Kim dedi? Ne zaman dedi? Neye dayanarak böyle bir şey söyledi?
İşin en tuhaf olanı da...Böyle bir şeye nasıl bu kadar çabuk inandık ve aklımız yattı?
Şaka gibi...
EFKARLANDIK DÜŞTÜK YOLA!
İnsanımız Pandeminin ilk 3-4 ayında resmen bunalım geçirdi. Haziran ayı ile birlikte, yaşasın özgürlük dercesine, Koronayı unuttu. Sağlık Bakanımızın ve Bilim Kurulumuzun ikazları bir çoğumuzun bir kulağından girdi, diğerinden çıktı.
Efkârlandık düştük yola...
Bunaldık kendimizi sahillere vurduk....
Bayramlaşmanın ve ziyaretlerin bir ucundan tutmanın yolunu bulduk.
Bu yıl tatile gitmeyin, bir yıl tatile gitmezseniz bir şey kaybetmezsiniz, sosyal mesafeyi koruyamazsınız, maske takmazsınız diyenlere kulak asan, aldıran olmadı.
Yapılmaması gereken ne varsa hepsini yaptık.
Özellikle köylerimizde, kasabalarımız da ve ilçelerimizde, büyük şehirlerimizin kenar mahallelerinde bayramlaşmayı karşıdan karşıya yapın, ev ziyaretlerinden kaçının mahalleyi dolaşmayın ikazlarına, uyan olduğunu mu sanıyorsunuz?
Kurban kesim yerlerinde ki manzara yine o bildiğimiz hale büründü.
Koronanın tehdit ettiği beş ilden biri olma durumundan pekte şikayetçi değiliz ki, maskesiz, mesafesiz, hijyensiz takılmaya devam ediyoruz.
ÖZEL HASTANE TEST FİYATLARINI BİLİYOR MUSUNUZ?
Koronadan ölenlerin net olarak bilmediğimiz rakamları, hafif atlatanların, evine gönderilenlerin, sonradan pozitif çıkma durumunun bilinmediği, pozitif çıktıysa kaç kişiye virüsü bulaştırdığının tahmin dahi edilemediği, diğer illerden şehrimize gönderilenlerin olduğu gibi iddialar insanları daha kuşkucu olmakla karşı karşıya bıraktı...
Korona şüphesi olanların yaptırdığı test fiyatlarının özel hastanelerde 200 lira olması. Devlet hastanelerinde sabahın altısında gelenlerden ancak elli kişiye bakılabildiği artık ne şayia, ne şehir efsanesi, ne de tevatür. Yatak sıkıntısı çekildiği şehirde tur atıyor.
Eğer durum gerçekten böyle ise, işler vahim boyutlarda. Mesela boş yatağımız var mı, varsa kaç tane?
Bazı dostlarımız, kendilerini izole etmek amacıyla bağ ve bahçelerindeki küçük ve basit evlere kapatmışlar. Bulundukları yerde telefonun çekmesi bize yeterli diyorlar.
Bazı dostlarımızda, bu işin fazla abartıldığını, korkuyu yenmenin, korkunun üzerine giderek hallolacağı iddiasındalar.
Tamam da nasıl?
Sen maske takma!
Sosyal mesafe kaç santim olacaktı diye dalga geç!
Bir bidon kolonya daha aldım, Hacı Şakir sabununu da takviye ettim, Korona gelsin de göreyim de.
Evlere şenlik derler ya...Tam bize göre bir savunma ve meydan okuma!
SAĞLIKÇILAR; YORGUN SAVAŞÇILAR!
Bayramda bu işin tadını-tuzunu bir hayli kaçırdık. Bu iş inanın şirazeden çıktı. Yeniden iki binli rakamlara çıkarsak ne olacak?
Yasaklar gelecek!
Yasaklar gelince ilk kıyameti koparanlar, yasaklara uymayanlar, kendini ve yakınında bulunan insanların hayatını hiçe sayanlar olacak.
İşin bir başka yönü, 11 Marttan bu yana hastalıkla ölümüne savaşan sağlıkçılarımız.
Bizler Kurban bayramı ve tatil görüntüleriyle hem kendimize hem de onlara oldukça ağır yükler getirmek üzereyiz.
Her biri birer yorgun savaşçıya dönen sağlıkçılarımızı takatlerinin çok üzerinde, yeni hastalar bekliyorsa, sağlık sektörümüz ciddi sarsıntılar geçirebilir.
Sahillerde iğne atsanız yere düşmeyecek çılgın sahil, deniz ve plaj görüntüleri, kurban kesim yerlerinin eskiyi aratmayan hali, maile piknik sefaları, toplu bayram yemekleri alışkanlığına devam edilmesi…
Daha da ne anlatalım ki…
Sağlık personelimize de acıyın biraz!
KEŞKE DEMEK HATAMIZI TELAFİ ETMEYECEK!
İnşallah demeyiz, gerek kalmaz ama, bu gidişle, keşke maske taksaydık diyeceksiniz. Keşke sosyal mesafemizi korumuş olsaydık. Keşke bu yıl tatile gitmeseydik. Keşke, denize girmeseydik.
Keşke, bu yıl pikniği kendimize yasaklasaydık. Keşke hep birlikte bayram yemeği yemeseydik. Keşke telefonla bayramlaşsaydık da bunlar başımıza gelmeseydi…
Önümüzdeki günler ne yazık ki, keşkelerle dolu cümlelerin kurulacağı günlere gebe…
Bu yıl tatil planı yapmayın denmedi mi?,
Dendi ama, kim dinledi?
Kimse…
Kurban kesim yerlerine kalabalık olarak gitmeyin denmedi mi?
Kim dinledi, kim uydu?
Kimse…
Rehavet, cehalet, meydan okuma merakı ile buraya kadar geldik. Allah korusun yaşadığımız manzaralar hiçte iç açıcı değil.